Lugege ainult LitRes'is

Raamatut ei saa failina alla laadida, kuid seda saab lugeda meie rakenduses või veebis.

Loe raamatut: «Manasın Yolculuğu»

Font:

ÖNSÖZ

Batı’da mit, destan, masal, romans türü anlatılardaki olay örgüsü kalıpları üzerine çeşitli model önerileri yapılmış; bu anlatı kalıplarının oluşmasını sağlayan toplumsal süreçler, törenler, âyinler çerçevesinde antropolojik, sosyolojik; insan psikolojisinin bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik, yaşlılık aşamalarından geçiş süreçleri çerçevesinde psikanalitik incelemeler yapılmıştır. Bizde ise Türk halk anlatılarının olay örgüsü kalıbının, Batı’daki, özellikle Raglan’ın kalıbına uymadığı yönünde çalışmalar yapılmış, destan ve halk hikâyesi bağlamında örnek modeller sunulmuş, fakat bu kalıbın oluşmasının, olay örgüsündeki değişikliklerin antropolojik, sosyolojik, psikolojik izahı yapılmamıştır. Bu yönde başlayan çalışmalar olay örgüsü kalıbı çıkartma noktasında sınırlı kalmıştır.

Bu çalışmada Türk destan edebiyatının en önemli örneği olan Manas destanı, Joseph Campbell’ın mit, destan kahramanını inceleyen metoduna uygun olarak incelenmiştir. Yola Çıkış, Erginlenme, Dönüş ana başlıkları altında Manas destanı ele alınmış, yorumlanmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalara bir katkı sağlanması amaçlanmıştır.

Kitabı hazırlarken uygun çalışma ortamını hazırlayan sevgili eşim Emel Abay Kaya’ya şükran ve minnet borçluyum.

Prof. Dr. Muharrem Kaya

GİRİŞ

SÖZLÜ KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ

Halk bilimi ve sözlü kültür konularında inceleme, araştırma yapılacağı zaman öncelikle, bu yapının bazı nitelikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Zira yazılı kültür ölçütleri dikkate alınarak sözlü kültür unsurlarıyla ilgili hüküm verilmekte, yorum yapılmakta, bunun sonunda da hatalı, yanlış sonuçlar çıkartılmaktadır. Halk kültürünün temel niteliklerine baktığımızda şunları göz önünde bulundurmamız gerekir: Sözlü olma özelliği, geleneğe bağlılık, çeşitlenme özelliği, anonimlik özelliği, kalıplaşma özelliği.1

Sözlü kültürün özelliklerini yazılı kültürle karşılaştıran Walter Ong, bunları şu şekilde maddeleştirir:

1. Yan cümlelerle uzatılmış yapıya değil, eklemeli yapıya dayanma.

2. Çözümleme yerine kümeleme. Belleği güçlendirmek için kalıplardan yararlanma.

3. Unutmamak için bol tekrara yer verme.

4. Tutucu ya da gelenekçi tavır.

5. İnsan yaşamına yakınlık.

6. Mücadeleci eda.

7. Mesafeli olmak yerine duygudaş ve katılımcı tavır.

8. Değişmeyen ortam dengesine dayanma.

9. Soyutluğa değil duruma bağlı olma.2

Bunların konumuzla ilgisini şu şekilde açıklamaya çalışalım:

Özkul Çobanoğlu’nun Türk Dünyası Epik Destan Geleneği kitabında, Walter Ong’un Sözlü ve Yazılı Kültür kitabındaki fikirlerinden hareketle Türk destan geleneğinde, sözlü olarak ifade edilen destan metinlerinin hatırlanabilmesi için sözel, tematik kalıplardan yararlanıldığı üzerinde durulur. Bunu Sözlü Kompozisyon Teorisi bağlamında Albert B. Lord da ele almıştır.3

Ong, sözlü kültürde deneyimlerin hafızayı pekiştirecek şekilde akla yerleştirildiğini, bunun ise sözü kolayca ezberleyip hatırda tutacak şekilde yapıldığını belirtir. Mil-man Parry ve Albert B. Lord ise bunları “sözlü formüller” olarak nitelendirirler. Bunlar, “anlatılmak istenilen bir ana fikri anlatmak için aynı vezin şartları altında düzenli olarak kullanılan bir grup sözcük”tür; ayrıca “formüllerin kullanılmasıyla inşa edilen geleneksel bir şiirin (destanın) söylenişinde düzenli olarak kullanılan bir grup fikir” diye belirtilen temalar, geleneksel konular da vardır.4 İşte bizim konumuzu oluşturan da, bu konu kalıplarının aslında neyi anlatmak istediğidir. Destan kahramanının biyografisinin incelenmesi, aslında Türk toplum yapısının oluşturduğu kültürel kalıpların, bir Türk insanının, yetişkin bir birey olma mücadelesindeki etkisinin yorumlanmasıdır.

Türk destan geleneğinin ne kadar eskiye dayandığı göz önüne alındığında bu konu için destan metinlerinin seçilmesi daha iyi anlaşılabilir. Çobanoğlu’na göre, “mitolojik dönemden itibaren şekillenen sözlü gelenek üzerinde, toplumsal yapının bahçe tarımından avcı-çobanlık döneminde göçerevli hayat yapısına dönüşmesiyle birlikte oluşan boy birlikleri ve bunların birbirleriyle ve Doğu Avrupalı atlı göçebelerle yaptıkları savaşlarda ön plana çıkan alpların kahramanlık efsaneleri etrafında teşekkül eden Türk epik destan geleneği, en geç M.Ö. I. binde başlamıştır”. 5

KALIPLAŞMA ÖZELLİĞİ

Richard M. Dorson’un Günümüz Folklor Kuramları adlı eserinde ise, anlatılarda sözlü üretimden kaynaklanan “kalıplar”ın yer aldığını tespit eden A. Lord ve M. Parry’nin geliştirdiği sözlü kompozisyon teorisi, yapısal folklor kuramları arasında değerlendirilmiştir. Anlatıların benzerlikleri üzerinde yoğunlaşan bu araştırmacıların çalışmalarının temelinde yatan, binlerce anlatının, motif, değişen ve değişmeyen unsur, epik kurallar gibi yapısal ortaklıklarının olduğu düşüncesidir. 6

MİT VE DESTAN KAHRAMANLARININ BİYOGRAFİK KALIPLARI

Batı’da halk anlatılarının, kahramanın biyografisine dayalı olarak olay örgüsü kalıbının çıkartılması 1870’lerde başlar. Edward Tylor, bu tür anlatılardaki ortak bir modeli tespit eder. Kahraman doğumdan sonra zarar görebileceği bir durumda kalır, diğer insanlar veya hayvanlar tarafından kurtarılır, yetiştirilir ve millî bir kahraman olur. Tylor, bu modelin ötesine gidip bunun kökenini, anlamını, amacını, işlevini yorumlamaya çalışmamıştır.7

1876’da Avusturyalı Johann Georg von Hahn, Aryan kahramanlarının “tehlikelere maruz bırakılma ve dönüş” formülünü ortaya koyar. Kahraman gayr-ı meşru bir şekilde doğar, babası ilerde büyük olacağı kehanetlerinden korkarak onu terk eder, ondan sonra hayvanlar tarafından kurtarılır, gariban bir çift tarafından büyütülür, savaşır, muzaffer bir şekilde evine döner, kendisine zulmetmiş olanları yener, annesini kurtarır, kral olur, bir şehri kurar ve genç yaşta ölür. Güneş mitolojistlerinden olan Hahn da modeli tespit etmeye çalışır, analiz etmeye değil.8

Aynı şekilde 1928’de Vladimir Propp, Rus peri masallarının ortak bir biyografik kurguyu takip ettiklerini göstermeye çalışır. Kahraman başarılı olduğu bir maceraya çıkar, döndüğünde evlenir, tahta çıkar. Propp’un modeli de derinliğe inmez, doğum ve ölümün yanından geçer. Hahn ve Tylor gibi Propp da modelini sadece tespit etmeye çalışır, incelemez.

Tespit ettikleri kahraman modellerini analiz etmiş olan bilim adamları arasında Viyanalı psikanalist Otto Rank, Amerikalı mitoloji incelemecisi Joseph Campbell ve İngiliz Lord Raglan en önemli isimler arasındadır. Rank’ın ustası Sigmund Freud, Campbell’ın ruh kardeşi Carl Gustave Jung, Raglan’ın teori ortağı ise James Frazer’dır.9

Konumuzla ilgili olan bu modellere geçmeden önce, halk edebiyatı metinlerinin şematik özelliklerini tespit eden Axel Olrik’in epik anlatılar kanunundan da bahsetmek gerekir.

AXEL OLRİK, EPİK ANLATILAR KANUNU

Axel Olrik’in halk anlatılarının yapı ve şekil özelliklerini ortaya koyan bu tespitleri, yapısal incelemelerin en erken örneklerinden olması sebebiyle de önemlidir. Bu özellikler Türkçe’ye çevirenler tarafından “halk anlatılarının epik yasaları10 diye belirtilmiş ve şu şekilde sıralanmıştır:

1. Başlangıç ve bitiş kanunu (Sakaoğlu). Giriş ve bitiriş kuralı (Çobanoğlu).

2. Tekrar kanunu (Sakaoğlu). Yineleme kuralı (Çobanoğlu).

3. Üç sayısı kanunu (Sakaoğlu). Üçleme kuralı (Çobanoğlu).

4. Sahnede ikilik kanunu (Sakaoğlu). Bir sahnede ikilik kuralı (Çobanoğlu).

5. Tezatlar kanunu (Sakaoğlu). Zıtlık kuralı (Çobanoğlu).

6. İkizler kanunu (Sakaoğlu). İkizler kuralı (Çobanoğlu).

7. Küçümsenenin galip gelmesi kanunu (Sakaoğlu). İlk ve son durumun önemi kuralı (Çobanoğlu).

8. Olayların doğrudan doğruya anlatılması kanunu (Sakaoğlu). Anlatımda tek çizgililik kuralı (Çobanoğlu).

9. Şematik tanzim kanunu (Sakaoğlu). Kalıplaştırma kuralı (Çobanoğlu).

10. Plastik kanunu (Sakaoğlu). Büyük tablo sahnesi kuralı (Çobanoğlu).

11. Efsane mantığı kanunu (Sakaoğlu). Anlatı mantığı kuralı (Çobanoğlu).

12. Olaylarda birlik kanunu (Sakaoğlu). Olay örgüsünde entrika birliği kuralı (Çobanoğlu).

13. Kahramanın bütün alakayı toplaması kanunu (Sakaoğlu). Dikkati baş kahraman üzerinde toplama kuralı (Çobanoğlu).

14. Epik birlik kuralı (Çobanoğlu).

15. İdeal epik birlik kuralı (Çobanoğlu).

J. G. VON HAHN, ARYAN KAHRAMANI BİYOGRAFİK MODELİ

J. G. von Hahn’ın modeli “Aryan Sürgün ve Dönüş Formülü” veya “Aryan Kahramanı Biyografik Modeli” diye de adlandırılır. Max Müller’in Güneş Mitleri Kuramı çerçevesinde von Hahn kendi modelini oluşturmuştur. Bu kuramın gözden düşmesiyle unutulmuş, Kelt geleneğine uygulanmasıyla tekrar ilgi görmüştür. Öncü niteliğe sahip bu model şu şekildedir:11

Doğum:

1. Kahraman gayr-ı meşru olarak doğar..

2. Annesi ülkenin prensesidir.

3. Babası bir tanrı veya bir yabancıdır.

Gençlik:

4. Kahramanın yükselişinin işaretleri vardır.

5. Bu nedenle terk edilmiştir.

6. O, hayvanlar tarafından emzirilir.

7. Çocuksuz bir çoban çifti tarafından büyütülür.

8. O, yüksek ruhlu bir gençtir.

9. O, yabancı bir ülkede hizmet edeceği bir iş arar.

Dönüş:

10. O, geriye muzaffer olarak döner ve tekrar yabancı ülkeye gider.

11. O, gerçek düşmanlarını kılıçtan geçirir ve ülkeyi yönetmeğe başlar ve annesini kurtarır.

12. O, şehirler kurar.

13. Onun ölüm şekli olağanüstüdür. İkinci Dereceden Şahıslar:

14. O, ensest ilişki nedeniyle lanetlenmiştir ve genç ölür.

15. O, hakarete uğrayan bir hizmetçisinin eliyle intikam için öldürülür.

16. O, daha genç olan kardeşini öldürür.

VLADİMİR PROPP, MASALIN BİÇİMBİLİMİ

Stith Thompson ve Anti Aarne’nin masalların yapıtaşlarının motif olduğu düşüncesine karşı, Vladimir Propp, aslolanın motif değil masal şahıslarının gerçekleştirdikleri işlevler olduğunu ileri sürmüştür. Propp’a göre şahıslar, kahraman, düzmece kahraman, saldırgan, bağışçı, yardımcı, aranan kişi, gönderenden oluşmaktadır12. Bunların gerçekleştirdikleri işlevler ise şu şekilde sıralanmaktadır:

I. Aileden biri evden uzaklaşır.

II. Kahraman bir yasakla karşılaşır.

III. Yasak çiğnenir.

IV. Saldırgan bilgi edinmeye çalışır.

V. Saldırgan kurbanıyla ilgili bilgi toplar.

VI. Saldırgan kurbanını ya da servetini ele geçirmek için onu aldatmayı dener.

VII. Kurban aldanır ve böylece istemeyerek düşmanına yardım etmiş olur.

VIII. Saldırgan aileden birine zarar verir.

VIII-a. Aileden birinin bir eksiği vardır; aileden biri bir şeyi elde etmek ister.

IX. Kötülüğün ya da eksikliğin haberi yayılır, bir dilek ya da bir buyrukla kahramana başvurulur, kahraman gönderilir ya da gitmesine izin verilir.

X. Arayıcı kahraman eyleme geçmeyi kabul eder ya da eyleme geçmeye karar verir.

XI. Kahraman evinden ayrılır.

XII. Kahraman büyülü bir nesneyi ya da yardımcıyı edinmesini sağlayan bir sınama, sorgulama, saldırı vb. ile karşılaşır.

XIII. Kahraman ileride kendisine bağışta bulunacak kişinin (bağışçının) eylemlerine tepki gösterir.

XIV. Büyülü nesne kahraman verilir.

XV. Kahraman aradığı nesnenin bulunduğu yere ulaştırılır, kendisine kılavuzluk edilir ya da yol gösterilir.

XVI. Kahraman ve saldırgan, bir çatışmada karşı karşıya gelir.

XVII. Kahraman özel bir işaret edinir.

XVIII. Saldırgan yenik düşer.

XIX. Başlangıçtaki kötülük giderilir ya da eksiklik karşılanır.

XX. Kahraman geri döner.

XXI. Kahraman izlenir.

XXII. Kahramanın yardımına koşulur.

XXIII. Kahraman kimliğini gizleyerek kendi evine döner ya da bir başka ülkeye gider.

XXIV. Düzmece bir kahraman asılsız savlar ileri sürer.

XXV. Kahramana güç bir iş önerilir.

XXVI. Güç iş, yerine getirilir.

XXVII. Kahraman tanınır.

XXVIII. Düzmece kahramanın, saldırganın ya da kötünün gerçek kimliği ortaya çıkar.

XXIX. Kahraman yeni bir görünüm kazanır.

XXX. Düzmece kahraman ya da saldırgan cezalandırılır.

XXXI. Kahraman evlenir ve tahta çıkar.13

LORD RAGLAN, GELENEKSEL KAHRAMAN KALIBI

Otto Rank ve Joseph Campbell, mit ile tören arasındaki münasebete fazla ilgi göstermezler. Lord Raglan, her mitin törensel bir anlamı olduğunu farzeder. Onun düşüncesi James Frazer’dan kaynaklanır. Frazer, mitin, törenin anlam haline dökülmüş ana metni olduğunu belirtir. Raglan, J. Frazer ve S. H. Hook’a sadece mitlerin törenlerle birleştirilmesinden dolayı değil, toplumun bekasını sağlamak için kralın öldürülmesini içeren özel bir töreni de açıklamalarından dolayı borçludur. Frazer’ı takip eden Hook, kralın öldürülmesi töreninde, bitki dünyasının tanrısının ölümü, yeniden doğumu, zaferi, evlenmesi ve faal hale geçmesini anlatan törenin canlandırıldığını ileri sürer. Kralın ölümü ve tanrının yeniden doğumu mucizevi bir şekilde bitkilerin yeniden doğumuyla eşdeğerdir. Sadece bir insan olan kral, bitkiler dünyasının tanrısı değil ama onun temsilcisi durumundadır. Kral tanrıyı hayata geçirmez sadece onu taklit eder. Bu tören her yıl kışın biteceği var sayılan dönemde yapılır. Frazer ve Hook’a göre olduğu gibi Raglan’a göre de bu mit ve tören topluma fayda sağlar. Bu yarar, toprağın bereketi, savaşta başarı, iyilik, sağlık ya da çocuk sahibi olmaktır.14

Lord Raglan’a göre geleneksel kahramanın hikâyesi şöyledir:

1. Kahramanın annesi soylu bir bakiredir.

2. Babası bir kraldır ve

3. Baba çoğunlukla kahramanın annesinin yakın bir akrabasıdır, fakat

4. Kahramanın anne rahmine düşüş şartları olağan dışıdır ve

5. Kahraman aynı zamanda bir tanrının oğlu olarak kabul edilir.

6. Çoğunlukla baba tarafından, onu öldürme girişiminde bulunulur, fakat

7. Kahraman gizli bir yere gönderilir ve

8. Uzak bir ülkede evlat edinen bir aile tarafından büyütülür.

9. Kahramanın çocukluğu hakkında bize hiçbir şey anlatılmaz, fakat

10. Kahraman yetişkinlik çağındayken, gelecekte kral olacağı yere gider.

11. Kahraman, kral, dev, ejderha veya vahşi bir hayvana karşı kazandığı bir zaferden sonra,

12. Çoğunlukla kendisinin selefinin kızı olan bir prensesle evlenir ve

13. Kral olur.

14. Bir süre herhangi bir hadise olmaksızın ülkeyi yönetir ve

15. Kanunlar yazar fakat

16. Daha sonra kahraman tanrıların ve/veya halkının sevgisini kaybeder ve

17. Tahttan ve şehirden uzaklaştırılır.

18. Kahraman, esrarengiz bir şekilde ölümle tanışır,

19. Çoğunlukla bir tepenin üzerinde ölür.

20. Çocuklarından hiçbiri, eğer varsa, onun yerine tahta geçemez.

21. Kahramanın vücudu gömülmez, fakat buna rağmen

22. Kahramanın gömülü olduğu kabul edilen bir veya daha fazla kutsal mezarı vardır.15

Raglan’ın modelindeki mit, başkahramanın doğumundan ölümüne kadar devam eder. Tören ise sadece kralın değişimine kadar geçen bölümü ve eski kralın sürgününü içerir. Yine de Raglan, mitin kahramanını, törenin tanrısı ile eş görmektedir. Törenlerdeki kahramanlar, topluluklarına kendilerini kurban ederek hizmet etmektedirler. Rank ve Campbell’ın teorileri gibi Raglan’ın teorisi de birçok açıdan sorgulanabilir. Tören ve mit arasında tutarsızlıklar görülebilir, ayrıca mit kalıbı tüm dünyayı kapsamaz. Metin örneklerinden hiçbiri, Raglan’ın kendi belirlediği kalıptaki 22 noktayı tamamıyla karşılamaz.16

OTTO RANK, KAHRAMAN KALIBI

Otto Rank’ın kahraman kalıbı, psikoanalitik bir bakış açısına göre oluşturulmuştur. “Otto Rank’a göre kahraman, aile ile içgüdüler arası ilişkilerden kaynaklanmaktadır, O kahramanların, baba-oğul arası çekişmelerin neticesi olarak oğulların babalarını öldürdüklerini ileri sürmekte ve bu ilişkilerdeki kalıplaşmaların da söz konusu kahraman kalıbının oluşmasını sağladığı düşüncesiyle de, kahraman olgusunun kaynağını buna bağlamaktadır.17

Sigmund Freud, rüyaların yorumunu yaparken mitlerin de analizini yapmıştır. En dikkat çekici Oedipus yorumu da Düşlerin Yorumu’nda yapar. Onun takipçileri olan Karl Abraham ve Otto Rank birbirine benzer şekilde ustayı takip ederler. İkisi de mitleri ve rüyaları, mit anlatan ve dinleyenlerin, bastırılmış Oedipal arzularının, örtük sembolik doyuma ulaştırıldığı unsurlar olarak yorumlarlar. Rank, daha fazla metni inceler ve ortak bir kurgu tespit eder. Rank, Freudyen kavramlarla kahraman mitleri üzerinde durur, fakat Freud’la arası açılır. Çünkü Freud kahramanın, insanın doğum travmasına önem verirken, Rank, kahramanın ebeveyniyle Oedipal ilişkisi üzerine yoğunlaşır.18 Rank’ın modelinde insanın hayatının doğum, çocukluk, ergenlik ve genç yetişkinlik dönemi ele alınmıştır. Model şöyledir:

1. Kahraman, sıradışı bir ailenin çocuğudur.

2. Kahramanın babası bir kraldır.

3. Kahramanın ana rahmine düşüş şartları zordur.

4. Kahramanın doğumuna karşı kehanetler ve uyarılar vardır.

5. Kahraman, suya bir kutu içinde bırakılır.

6. Kahraman, hayvanlar veya iyi insanlar tarafından korunur.

7. Kahramanı, dişi bir hayvan veya mütevazı bir kadın emzirir.

8. Kahraman büyür.

9. Ve gerçek ailesini bulur.

10. Babasından intikamını alır.

11. Kahraman, halk tarafından tanınır ve kabul edilir.

12. Kahraman rütbe kazanır, yükselir ve onurlanır.19

Rank, kahramanın kendisini dış dünyada müstakil bir insan olarak var etmesini ele alır. Bu da iş ve eş temini ile gerçekleşir. Bunları yapan kahraman, ebeveynden ayrılır, içgüdüleri üzerine hakimiyet kurar. Fakat kahraman ebeveynden tamamen ayrılmaz, içgüdülerini de sosyal hayatın kabul edeceği alanlara yönlendirir. Çünkü kendisini öldürmek isteyen babayı öldürüp karşılıksız sevgi gördüğü annesini onun elinden almak ister. Rank, sosyallik dışı bu arzuların doyuma ulaşmasıyla, kahramanın iktidar olmasıyla sonuçlandığını belirtir. Rank, bu modelden hareketle, çocukluk arzularından kopamayan yetişkinlerin arzularının, mitlerde açığa çıktığını ileri sürer.20

JOSEPH CAMPBELL, KAHRAMANIN SONSUZ YOLCULUĞU

Joseph Campbell, asıl adı The Hero With A Thousand Faces (1949) (Kahramanın Bin Yüzü) olan ama Türkçe’ye Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adıyla çevrilen kitabının birinci kısmında “kahramanın macerası”, ikinci kısmında ise “kozmogonik çevrim” üzerinde durur. Campbell, yer yer Jung’dan aldığı psikanalitik kavramları, bebeklikten ergenliğe insanın kişilik gelişimini, kahramanın macerası üzerine yansıtarak kullanır; yer yer de James Frazer’dan aldığı antropoloji, etnoloji, gelenek, tören ve mitle ilgili kavramları, kahramanın başından geçenleri, yaban toplum insanlarının kültürel örüntüleri olarak açıklar.

Campbell için Jungçu olduğu hep yazılmış, söylenmiştir fakat o kendisini Jungçu olarak nitelendirmemiştir. Campbell ve Jung da en önemli fikir ayrılığını mitin kökeni ve amacı üzerinde yaşarlar. Jung için mitin arketipik içeriği, bilinç dışından çıkar. Jung, kullandığı malzemenin kaynağı ne olursa olsun, her toplumun kendi mitini yarattığını belirtir. Campbell’a göre ise mit, tek bir toplumda meydana gelip diğerlerine yayılır. Jung, arketiplerin varlığını mitlerin ortaya çıkarttığını yazar.21

Mitin fonksiyonlarıyla ilgili Jung’un düşüncelerine ek olarak Campbell şunları belirtir: 1. İnsana, dünya karşısında gizem, saygı, dehşet hissini telkin ve devam ettirmek. 2. Dünya için bir sembolik imaj vermek. 3. Toplumun düzeni neyse onu devam ettirmek. Mesela Hint kast sistemine ilahî bir meşruiyet vererek toplumsal düzeni sürdürmek. 4. İnsanları, evren, toplum ve kendileriyle ahenkli hale getirmektedir.22

Jung, her zaman iç ve dış dünya arasında bir uyum aramıştır; insanların bağlarının kopmuş olduğu iç dünyasına, bilinç dışı dünyasına dikkati çekmiştir. Campbell da dördüncü işlevi, insanların kendileriyle olan münasebetini ele aldığı için önemli saymıştır. Jung, miti olmazsa olmaz olarak görmez; onun aktif muhayyile dediği, din, sanat, rüyalar mit yerine işleyebilir. Campbell için mitten feragat edilemez. Campbell, miti daha geniş bir çerçevede ele alır; din, sanat, rüyanın alternatifi olmaktan ziyade onun örneği olarak görür. Jung, miti, insan arzularının doyumu için ne gerekli ne de yeterli olarak görür. Campbell ise her ikisidir der. Jung için, insan, körü körüne mite riayet etmek yerine onu düşünmelidir. Campbell için, insan, herhangi bir miti sadıkane bir şekilde takip etmelidir. Jung için bir mit, insanı yanlış yoldan götürebilirken, Campbell için mit, hiçbir zaman bunu yapmaz. Bu çarpıcı farklara rağmen Campbell’ın düşünceleri, Jung’a yakın durmaktadır. Campbell’ın bu düşüncelere en yakın eseri de The Hero with Thousand Faces (Kahramanın Sonsuz Yolculuğu) adlı kitabıdır ki bu çalışma kahraman mitlerinin klasik Jungçu tahlilidir. Ama Campbell, kitaptaki tahlili, Freudçu Géza Róheim’in desteği üzerine bina eder.23

Freud ve Rank’ın modeli, ebeveyn ve doğal eğilimleri içerir. Jung bunlara bilinçaltını ekler. Ona göre her çocuğun dış dünya hakkında bilinç kazanması kahramanca bir harekettir. Freud, doğal eğilimlerin baskı altına alınması üzerinde durur. Jung ise miras alınan unsurlardan bahseder. Bilincin oluşması ve bilincin ilk amacının dış dünyayı tanıması üzerinde durur. Jungçular sadece dış dünya hakkında değil bilinç altı hakkında da farkında olmaktan bahsederler. Jung, hayatın ikinci yarısının üzerinde durur ve birinci yarıyı terk etmek değil, onun üzerine başarılar eklemek olduğunu belirtir. Jung’a göre ideal olan denge bir tarafta dış dünya hakkında bilinçli olmak, diğer tarafta bilinç altı hakkında farkında olmaktır.24

Rank, kalıbını, kahramanın hayatının birinci yarısıyla sınırlandırır, Campbell ise ikinci yarıyla. Rank’ın kahramanın macerasını bitirdiği yerde Campbell’ınki başlar. Rank’ın kalıbındaki kahraman doğduğu yere geri döner, Campbell’ınki ise tuhaf, yeni bir dünyaya doğru kararlı bir şekilde yürür. Campbell’ın kalıbında kader, kahramanı çağırmıştır ve onun manevi merkezini toplumun sınırlarından alıp bilinmeyen bir bölgeye aktarmıştır. Bu bölge, uzak bir diyar, orman, yer altında bir bölge, dalgaların altında bir yer, gökyüzünün üstü, gizli ada, bir yüksek dağ zirvesi, derin bir rüya hali olabilir. Kahraman bu doğaüstü dünyada mutlak hakim bir tanrı ve tanrıça ile karşılaşır. Anne tanrıça seven ve şefkat gösterendir. Kadın, her kahramanın dünyevi ve dünya dışı arayış macerasının mutluluk veren hedefidir. Erkek tanrı ise zalim ve merhametsizdir. Rank’ın kahramanı, babasını öldürüp kendi annesiyle evlenir. Campbell’ın kahramanı da önce kraliçeyle evlenir, sonra babasını öldürür ama buradaki tanrıça kahramanın annesi mi belirgin değildir. Bunlar yalnızca evlenmezler, mistik “bir” olurlar. Campbell bunu, Roheim’den hareketle, genç neslin ödipal saldırganlığının kastrasyonunun (hadım edilmesinin) dramatik bir ifadesi olarak yorumlamıştır. Campbell, kahramanın tanrıça ve tanrıdan güven ve bağışlama beklemesini, oğulun anne ve babanın onayını almak istemesi olarak görür. Campbell, bütün bu mitlerde, erginleme törenlerinde, arketipal babanın vericiliğinin gösterildiğini söyler. Freudçular için tanrılar, ebeveynleri simgeler; Jungçular içinse, tanrılar, anne ve baba arketiplerini gösterir ki bu da kahramanın kişiliğinin bileşenleridir. Campbell’a göre mit yaratıcısı, okuyucusu, kahramanın macerası ile zihninde, yetişkin olma, bilinçlenme süreçlerini yaşar. Campbell’ın kahramanının yolculuğunu tamamlayabilmesi, her gün yaşadığı tehlikelerden korunması, günlük yaşantısını güvenlikli rutin hale dönüştürmesi için bu yeni dünyada kendi özgürlüğünü kazanması gerekir. Campbell’ın kahramanının yolculuğu sonrasında döndüğü dünya, günümüzün günlük dünyası değildir, kendiliğini, mistik evreni anladığı bir dünyadır.25

Campbell, kahramanın macerasını şu başlıklarda ele alır:

Bölüm I: Yola Çıkış

1. Maceraya Çağrı

2. Çağrının Reddedilmesi

3. Doğaüstü Yardım

4. İlk Eşiğin Aşılması

5. Balinanın Karnı

Bölüm II: Erginlenme

1. Sınavlar Yolu

2. Tanrıçayla Karşılaşma

3. Baştan Çıkarıcı Olarak Kadın

4. Babanın Gönlünü Alma

5. Tanrılaştırma

6. En Son Ödül

Bölüm III: Dönüş

1. Dönüşü Reddetme

2. Büyülü Kaçış

3. Dışarıdan Gelen Kurtuluş

4. Dönüş Eşiğinin Aşılması

5. İki Dünyanın Ustası

6. Yaşama Özgürlüğü26

Campbell, mit, destan, efsane kahramanlarının arayış yolculuğunu, insanın ergenlikten, yetişkinliğe geçiş süreci olarak yorumlar. Daha sonraki bölümde bu konu, Manas destanı üzerinden incelenecektir.

1.Özkul Çobanoğlu, Halk Bilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ Yayınları, 2. baskı, Ankara, 2004, s. 23-24.
2.Walter J. Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür, çev. Sema Postacıoğlu Banon, Metis Yayınevi, 2. baskı, İstanbul, 1999, 230 s. Gonca Gökalp Alpaslan, XIX. Yüzyıl Yazılı Anlatılarında Sözlü Kültür Etkileri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002, s. 1-3.
3.Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Epik Destan Geleneği, Akçağ Yay., Ankara, 2003, s. 56-57.
4.Çobanoğlu, Türk Dünyası Epik Destan Geleneği, s. 56-57
5.Çobanoğlu, Türk Dünyası Epik Destan Geleneği, s. 39.
6.Tuba Özkan, Bey Böyrek Anlatılarının Kahramanın Yolculuğu Açısından İncelenmesi, danışman: M. Öcal Oğuz, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Ana Bilim Dalı, master tezi, Ankara, 2006, s. 2.
7.Robert A. Segal, “Introduction: In Quest of The Hero”, Rank, Raglan, Dun-des, In Quest of The Hero, ed. Robert A. Segal, Princeton University Press, 1990, New Jersey, s. vıı.
8.Segal, a.g.e., s. vıı.
9.Segal, a.g.e., s. vııı.
10.Özkul Çobanoğlu, Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ Yayınevi, 2. baskı, Ankara, 2002, s. 114-118. Saim Sakaoğlu, Gümüşhane ve Bayburt Masalları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002, s. 248-249.
11.Çobanoğlu, Halkbilimi Kuramları, s. 190-191.
12.Vladimir Propp, Masalın Biçimbilimi, çev. Mehmet Rifat, Sema Rifat, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2008, s. 80-81.
13.Propp, a.g.e., s. 28-65.
14.Segal, a.g.e., s. xı, xıı, xıx-xxıv.
15.Lord Raglan, “Geleneksel Kahraman”, çev. Metin Ekici, Millî Folklor, sayı: 37, Bahar 1998, s. 126-127. Çobanoğlu, Halkbilimi Kuramları, s. 190-194.
16.Segal, a.g.e., s. xxv-xxvı.
17.Çobanoğlu, a.g.e., s. 191.
18.Segal, a.g.e., s. vııı.
19.Çobanoğlu, a.g.e., s. 191-192.
20.Segal, a.g.e., s. vııı-xvı.
21.Segal, a.g.e., s. x.
22.Segal, a.g.e., s. x.
23.Segal, a.g.e., s. x-xı.
24.Segal, a.g.e., s. xvı-xvıı.
25.Segal, a.g.e., s. xvııı-xxı.
26.Joseph Campbell, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, çev. Sabri Gürses, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2000, 465 s.

Tasuta katkend on lõppenud.