Türk Dünyasında Milli Ruh ve Edebiyata Yansıması

Tekst
Loe katkendit
Märgi loetuks
Kuidas lugeda raamatut pärast ostmist
  • Lugemine ainult LitRes “Loe!”
Šrift:Väiksem АаSuurem Aa

BÖLÜM II
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ

BAĞIMSIZLIĞIN ŞEREFLİ YOLU VE BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ AZERBAYCAN EDEBİYATI
İsa HABİBBEYLİ4

Azerbaycan ve Bağımsızlık Yolunda Şerefli Bir Tarih

Azerbaycan’ın bağımsızlık tarihi, çok şerefli bir tarihtir. Bu süreç, devletimizin bağımsızlığının yaklaşık 30 yıllık geçmişini oluşturur. Halkımızın, toplumumuzun bir bağımsızlık hikâyesi olduğu gibi, özgür biilmin, sanatın ve edebiyatın da kendine özgü bir gelişme yolu vardır. Bu tarih şerefli, göğüs kabartan ve büyük başarılarla dolu olduğu kadar zor ve sorumluluk yüklü yollardan geçilerek oluşturulan bir süreçtir. Azerbaycan halkı, bir zamanlar bünyesinde olduğu Sovyet yönetiminin bağımlılığından kurtularak, üç renkli bayrağını Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın binasında en yükseklerde dalgalandırmış, dünya çapındaki organizasyonlara liderlik etme yetkisine ulaşmıştır. Halkımız, sosyo-ekonomik ve kültürel gelişimin yüksek temposuyla, bir zamanlar dünya çapında az bilinen bir toplumken, dünyanın her yerinde kabul gören, örnek gösterilen bir millete dönüşmüştür. Sovyetlerin dağılmasından sonra Karabağ savaşına dâhil edilen, topraklarının beşte biri işgal edilen, bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalan ve Haziran 1993’te büyük devlet adamı, Ulu Önder Haydar Aliyev’in kurtarıcılık misyonu ile ulusal kurtuluşu sağlayan millî devletimiz ve halkımız, bugün dünyada petrol ve maddî zenginlikler ile beraber, zengin geçmişi, tarihî ve kültürel gelenekleri, millî-manevî özellikleri, modern yaşam tarzı ve çok kültürlü değerleri ile tanınmakta ve gerçek bir örnek teşkil etmektedir.

Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Millî İlimler Akademisinin 70. yıl töreninde bu hususu bilim adamlarımızın dikkatine sunmuştur:

Sosyal Bilimler hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Bu alan daima desteklenmektedir. Son yıllarda Azerbaycan’da yapılan farklı organizasyonlarda – Bakü Humanitar Forumu, Kültürlerarası Diyalog Forumu – artık Azerbaycan’ı dünyadaki çok kültürlülüğün merkezi olarak tanıtmıştır. Çok kültürlülük Azerbaycan’da devlet politikasıdır ve aynı zamanda, sosyal taleptir. Çünkü bu, bizim için sıradan bir yaşam tarzıdır. Halbuki, biz şimdi bazı ülkelerde farklı manzaralar görüyoruz. Hatta bazı siyasî liderler çok sakıncalı ifadeler kullanarak, çok kültürlülüğün iflas ettiğini, bunun geleceğinin olmadığını söylüyorlar. Bu hem yanlış, hem de tehlikeli bir düşüncedir. Çünkü çok kültürlülüğün alternatifi yoktur. Nedir alternatif – yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, ırkçılık. Maalesef, bütün bunları televizyonlarda her gün görüyoruz. Azerbaycan bu alanda da kendi modelini sergilemektedir. Bence, Azerbaycan bilim adamları bu konuda daha aktif olabilirler.5

***

Edebiyat: Halkın Değerleri, Yaşam Tarzı, Mücadele ve Başarılarının Yansısı

Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, bağımsız bir devlet kuran ve bu gerçekleri bütün değerleriyle, yaşam tarzı, mücadele ve başarılarıyla yansıtan insanların edebiyatıdır. Bağımsızlık yılları edebiyatının oluşturulmasında bir takım sosyo-politik ve tarihsel-kültürel faktörlerin rolü vurgulanmalıdır. Bu açıdan öncelikle toplumsal-siyasî bağımsızlığın kazanılması ile edebiyatımızın Sovyet döneminden önce var olmuş Azerbaycan Halk Cumhuriyeti değerlerine dönüşü dikkat çekici olmuştur. Azerbaycan’ın üç renkli bayrağı, devlet adamı Haydar Aliyev tarafından önce 17 Kasım 1990’da Nahcıvan’da tanınmış, daha sonra 18 Ekim 1991’de Bakü’de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının yeniden sağlanması üzerine “Bağımsızlık Bildirgesi” kabul edilerek ve ulusal devlet niteliklerine dönülerek ulusal edebiyatın ana ideolojik temeli ve yönü belirlenmiştir. Üç renkli bayrakta temsil edilen sembolik değerler şunlardır: Mavi renkte belirtilen Türklük, kırmızı renkte yer alan modernite ve yeşil renkle seciyyelenen İslâmî değerlerdir. Bu değerler yetmiş yıllık yasaktan sonra modern Azerbaycancılık ideolojisinin nitelikleri gibi yeniden vatandaşlık hakkı kazanmıştır. Bu, aynı zamanda edebiyatın yeni fikir ufuklarının merkezine dikkatleri çekmiştir. Haziran 1993’te Azerbaycan’da devlet yönetimine geri dönmesiyle cumhuriyeti düştüğü zor ve karmaşık sosyo-politik krizden çıkaran ümummillî lider Haydar Aliyev Azerbaycancılığı bir devlet ideolojisi ilan etmiş, Azerbaycan Cumhuriyeti değerlerinin kapsamlı bir şekilde geliştirilmesini ve modern gereksinimler seviyesine yükseltilmesini bir görev olarak belirlemiştir. Bilindiği gibi “Azerbaycan ve Azerbaycancılık kavramlarının çok eski bir tarihî olmasına rağmen, bu kavramlar yüzyıllar boyunca coğrafi olarak kullanılmış ve son yüzyıldan beri ulusal bir fikir olarak şekillendirilmiştir. Devlet politikasında Azerbaycancılığın ulusal bir ideolojiye dönüşmesi ve bağımsız devlet yapısı ile koordinasyonu, ulusal liderimiz Haydar Aliyev’in Azerbaycan devletinin ve halkının önünde bulunan en büyük tarihî hizmetlerindendir.”6

Bağımsızlık edebiyatının oluşmasında Türkçülüğün ve Azerbaycancılığın rolü yadsınamaz. Bu fikirleri somutlaştıran, geniş kitlelere ulaştıran realizm ve romantizm edebiyatının, Celil Memmedkuluzâde, Ali bey Hüseynzâde, Ahmed bey Ağaoğlu, Mirze Alekber Sabir, Hüseyn Cavid, Mehemmed Hâdi, Mehemmed Emin Resulzâde, Neriman Nerimanov, Üzeyir Hacıbeyov, Abdurrahim bey Hakverdiyev, Ahmed Cavad, Cafer Cabbarlı, Samet Vurğun, Mikayıl Müşfik, Mirze İbrahimov, Mir Celal, Süleyman Rahimov, Süleyman Rüstem, Bahtiyar Vahabzâdə, Halil Rza, Memmed Araz, Sabir Rüstemhanlı ve onlarca diğer ediplerimizin, şairlerimizin ve yazarlarımızın bağımsızlık savaşında ulusal bağımsızlığa değerli hizmetleri ve katkıları olmuştur. İstiklal fikirleri ve özgürlük arzularının edebiyatta yankı bulmasında Cumhuriyet dönemi değerleri ile birlikte, ondan önceki “Molla Nasreddin”cilik ve “Füyuzat”çılık hareketinin de, sonraki Sovyet dönemindeki vatansever terbiyenin ve millî-manevî varlığın korunması uğrunda çalışmaların da önemli rolü vardır. Özellikle edebî-sosyal düşünceyi yaygınlaştıran “Molla Nasreddin” hareketi, Azerbaycan felsefesi ve realist edebiyat ideolojisinin desteğini daha da güçlendirmiş ve sürdürülebilir kalkınma umutlarını belirlemiştir.

Edebiyatın gelişmesi için, aynı zamanda bağımsızlığın da nitelikleri olan ifade özgürlüğü ve yaratıcılık özgürlüğü önemli birer şarttır. Yine de, edebiyat sadece yeni çağın gelişini yansıtmakla kalmamış aynı zamanda bağımsızlığın da kazanılmasına aktif olarak katılmıştır. Tüm Sovyet dönemi boyunca edebiyatta bağımsızlık düşüncelerinin yetişmesi ve şekillenmesi birkaç şekilde kendini göstermiştir:

1. Ana dilinin ve millî bilincin korunması ve geliştirilmesi;

2. Ulusal-tarihsel belleğin onarımı;

3. Azerbaycan idealinin, ulusal vatanseverlik ruhunun yaşatılması;

4. Azerbaycan insanının karakterinin edebî yansıması;

5. Nihayet, doğrudan millî bir fikir yoluyla kurtuluş çağrısının edebî ifadesi.

Azerbaycan Yazarlarının X. Kongresi’nde Ulu Önder Haydar Aliyev, edebiyatımızın özgürlük misyonuna övgüde bulunarak şöyle demiştir:

… Biliyorsunuz, bizim edebiyatımızın halkımıza yaptığı en büyük hizmet şudur ki, şairlerimiz, yazarlarımız kendi eserleri ile Azerbaycan’da, halkımızda, milletimizde daima millî duyguları uyandırmaya çalışmışlardır. Ulusal özgüven, ulusal uyanış, canlanma süreci, her şeyden önce edebiyattan geçer. Bazı eserler var ki, onlar açıkça halkımıza ulusal canlanma, uyanış hissiyatlarını iletmişler: Bahtiyar Vahabzade’nin, Halil Rza’nın ve başkalarının eserleri. Ama diğer eserler ise dolaylı olarak, ayrı ayrı fikirlerle milletimizde vatanı sevmek, vatana sadık olmak, Azerbaycan’ı sevmek, Azerbaycanlı olmak hissiyatlarını yaratmışlardır…7

Aynı zamanda, dil faktörüne özel önem veren Haydar Aliyev şunları belirtir:

Bugün bağımsız bir devlet olarak kendimizle gurur duyuyoruz ve çok güzel bir Azerbaycan dilimiz var. Azerbaycan dilinin oluşmasında, gelişmesinde, bugünkü seviyeye ulaşmasında yazarlarımızın, şairlerimizin, edebiyat bilimcilerin, dilbilimci akademisyenlerin büyük hizmeti var.8

 

Azerbaycan edebiyatının, önde gelen devlet adamı Haydar Aliyev tarafından özel olarak vurgulanan bu âli misyonu, kendini Sovyet hâkimiyetinin son yıllarında daha da parlak bir şekilde göstermiştir. Toplumda çelişkilerin artması, resmi sosyalizm uydurmaları ile gerçek hayat ilişkilerinin ters düşmesi, sosyal adaletsizlik, sosyal ahlâkın bozulması, insan maneviyatına aykırı olan bir ortamın sağlanması Mirze İbrahimov, Mir Celal, İlyas Efendiyev, İsmail Şıxlı, İsa Hüseynov, Anar, Elçin, Yusuf Semedoğlu, Hüseyin İbrahimov, Sabir Ahmedov, İsi Melikzade, Mevlid Süleymanlı, Akil Abbas, Afaq Mesud ve başka yazarların nesir eserlerinde ve piyeslerinde sert şekilde eleştirilmiş, keskin yazar itirazı ile karşılanmıştır. 1980’lerin bednâm “yeniden yapılandırma” ve “açıklık” politikası bu çirkinliği ortaya koymuş ve Sovyet toplumunun geleceğinin olmadığı, ulusal gerçeğin arka planında daha belirgin olduğu anlaşılmıştır.

Sovyet gerçeklerine karşı şiir, açık şekilde itiraza kalkışmıştır. Büyük söz ustaları Resul Rıza’nın, Bahtiyar Vahabzade’nin, Memmed Araz’ın, Halil Rza’nın, Sabir Rüstemhanlı’nın her tür çifte standarta isyan eden vatandaşlık şiiri, halk şairleri Süleyman Rüstem’in, Kabil’in, Neriman Hasanzade’nin, Hüseyin Arif’in ve başka şairlerin vatanseverliği anlatan şiirleri ile tamamlanmış, artık yabancı olduğu apaçık görünen ortama karşı, millî-ahlâkî düşüncenin oluşturulmasında bu eserler önemli rol oynamıştır.

Edebiyatta “Azerbaycancılık” için mücadeleye daha Sovyet döneminde Azerbaycan’a liderlik etmiş Haydar Aliyev büyük önem vermiş ve buna uygun bir ortam yaratmıştır. Büyük lider daha sonra bu dönemi hatırlayarak şöyle demiştir:

Moskova’da bir gazeteci ile röportaj yaparken, Azerbaycan’ı yönettiğim zamandan bahsettik. Bana “Sizde, Azerbaycan’da o zaman muhalif var mıydı, yoksa yok muydu?” diye sordu. Yoktu demiştim. Dedi, neden? “Biz muhalif aramıyorduk” dedim. Doğal olarak, bakacak olsaydık, çok muhalif çıkarmak mümkündü. Mesela, eğer 60-70’li yıllarda Azerbaycan’da muhalifler aramaya kalksaydık pek çok kişi vardı. En büyük muhalif Bahtiyar Vahabzade idi. Hatta benim hatırımdadır, ben İstihbarat Bakanlığı’nda çalıştığım zaman onun hapsedilmesi konusu kararlaştırılmıştı. Yahut, Halil Rza en büyük muhaliflerden biriydi. Çünkü onun eserleri, özellikle Bahtiyar Vahabzade’nin eserleri, gerçekleri söylüyordu. Fakat bu gerçek, o zamanlar Komünist ideolojiye aykırıydı ve bu yüzden onlar muhalif-diler. Bununla birlikte, Halil Rza’yı koruduk ve muhafaza ettik…9

1995 yılında Ulu Önder Haydar Aliyev, Bağımsız Azerbaycan’ın ilk “İstiklâl” nişanı ile Bahtiyar Vahabzade, Memmed Araz ve Halil Rıza Ulutürk’ü taltif ederek, onları ulusal özgürlük mübarizleri gibi karakterize etmiştir. Bunların hiçbiri tesadüf değildir. Ulu Önder Haydar Aliyev şöyle demiştir:

Bildiğiniz gibi, bağımsız Azerbaycan’ın en yüksek nişanı “İstiklâl” nişanıdır. Şimdiye kadar bu nişanla hiçbir vatandaş, hiç kimse ödüllendirilmemiştir. Dün ise Bahtiyar Vahabzade, Memmed Araz ve Halil Rza’yı “İstiklal” nişanı ile ödüllendirmek için bir kararname sundum. Bu bir tesadüf ya da aniden ortaya çıkmış, benim tarafımdan aniden kabul edilen bir karar değil. Bu konuda ben çok düşünüyordum. O anlamda biz millî özgürlüğümüz için çalışmış, savaşmış, mücadele etmişiz. Ama bu mücadele hep açık gitmemiş, bazen gönüllerde, bazen o üstü kapalı yazılarda gitmiştir… 10

Böylece, bağımsızlık edebiyatının gelişmesinde yüzyılın başlarındaki millî fikir ve estetik değerleri ile birlikte, 1960-1980 yılları edebiyatının dolaylı rolü ve katkısının olduğunu görüyoruz. Bu zengin cephanelik sayesinde 1990’lı yılların tüm zorlu, karmaşık, sosyo-ekonomik durumuna rağmen edebiyatımız bağımsızlık fikrini ve değerlerini korudu, yükseltti ve onu ulusal bağımsızlık edebiyatı düzeyine getirdi.

***

Azerbaycan edebiyatının kendi şerefli görevini hayata geçirmesine rağmen, 1990’lı yılların başlarında ülkede cereyan eden olaylar, ekonomik sistemin çöküşü, Karabağ savaşının komplikasyonu, yurtlarından kovulan mülteciler ve göçmenler ordusunun karşı konulamayan akımı, sosyal-siyasî hayatta kaosun artması, ülkedeki edebî-kültürel süreçleri de kapsamıştır. Edebî hayatta belli bir durgunluk oluşmuş; edebî basın ve yayınlar maddî kaynak bulamadığından faaliyetini durdurmaya mecbur kalmıştır. Böylece, edebiyatın kendi misyonunu gerçekleştirme olanakları giderek daralmıştır. Ancak millî lider Haydar Aliyev’in halkın talebi ile 1993 yılında iktidara dönüşünden sonra, edebiyata devlet desteğinin gösterilmesi sayesinde edebî hayat normalleşmeye başlamıştır. Halk tarafından bağımsız Azerbaycan’ın baş mimarı olarak değerlendirilen Haydar Aliyev, tüm alanlara olduğu gibi edebiyatın mevcut zor durumuna da zamanında önem vermiştir. İleri görüşlü devlet adamı siyasî iktidara dönüşünden sonra ilk görüşmesini 21 Eylül 1993 tarihînde Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi’nde ülke aydınları ile gerçekleştirmiştir. Çok hassas bir dönemde yapılan bu tarihî görüşmede bilimin, edebiyatın, kültürün geliştirilmesi, gelecek talebi ile bağlı bir çok konulara açıklık getirilmiştir. Çünkü o yıllarda ülkemizin bağımsızlığı için yapılan mücadele dalgasında, Sovyet döneminde oluşturulan bilimsel kuruluşlara güvensizlik ifade edilmiş, yazarlar ve bilim adamları itibarsızlaştırılmış, hatta Bilimler Akademisi, Yazarlar Birliği’nin kapatılması hakkında beyanatlar seslendirilmiştir. Hassas bir tarihî noktada Cumhuriyet’e rehberlik eden seçkin devlet adamı Haydar Aliyev’in âlimler ve yazarlarla görüşmesi ve cesur açıklamaları, bilimin ve edebiyatın geliştirileceğine, Bilimler Akademisi ve müteşebbis birimlerin faaliyetlerini devam ettireceklerine dair büyük umut ve güven hisleri doğurmuştur. Haydar Aliyev, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile ilgili olarak toplumda yaşanan kaostan yararlanıp kendilerini kahraman gibi göstermek isteyen yıkıcı ve inkârcı kuvvetlere kararlı bir şekilde şunları söylemiştir:

Son zamanlarda Neriman Nerimanov’dan başlayarak Azerbaycan’da tüm bürokratların düşman oldukları konusundaki düşüncelerle barışamayız. …Neriman Nerimanov kendi devrinin, yaşadığı muhite uygun yetişmiş mühim bir simasıdır, büyük siyaset adamıdır.. …Tarihimizde olan şahsiyetlerin tümü bizim için değerlidir. … Büyük bestecimiz Uzeyir Hacibeyov’u alalım. O, yüzyılın başlarında Azerbaycan’da klasik müziğin kurucusu, opera sanatının kurucusu, Musavat Partisi’nin üyesi ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Marşı’nın bestecisi olmuştur. … Şimdi Üzeyir Hacıbeyov’u ikiye mi bölmek gerekiyor? Onu, Musavat ve Sovyetler dönemindeki faaliyetlerine mi bölelim?.. Onu, 1938 yılında Moskova’da büyük gururla Stalin’le görüştüğü, Kalinin ona “Lenin nişanı” hediye ettiği için suçlamalı mıyız?.. Cafer Cabbarlı’yı alalım. Büyük yazarımız, büyük dramaturg, Azerbaycan kültürüne büyük katkıda bulunmuş bir kişidir.... Geçmişte yaşayıp üretmiş akademisyenlerimiz, yazarlarımız, şairlerimiz, bestecilerimiz büyük miras bırakmıştır. Bunları temel alarak bilimimizi, kültürümüzü geliştirmek şimdiki neslin borcudur. Malesef, bilimi tüketip, kültüre kayıtsız kalıyoruz… Tüketmek kolay, kurmak, yaratmak zor. … Tüketenler her zaman tarihten silinmiştir.11

Azerbaycan aydınları ile yapılan tarihî toplantı sırasında Haydar Aliyev’in toplumda Bilimler Akademisi’ne beslenen yıkıcı görüşlere karşı belirttiği keskin itiraz, geniş anlamda Azerbaycan yaratıcı aydınlarının “denizde kasırganın yıktığı, dalgaların kıyıya attığı gemiye” benzettiği ülkedeki karmaşık durumda, kasırganın dalgalarından ülkeyi kurtarmak misyonunun kesin ifadesi idi:

Bana gelen söylemlere göre, Bilimler Akademisi’ni, enstitüleri yok etmek istiyorlar ve bilime karşı kayıtsız bir tutumları var. Tüm bunlara bir son vereceğiz. Ne pahasına olursa olsun sona erdireceğiz. Ekonomi nasıl ne olursa olsun, bilim gelişmelidir. Bilimler Akademisi halkımızın tarihî bir başarısıdır. … Bilimler Akademisi’nin de, enstitülerinin de çalışacağından emin olabilirsiniz ve bunun için uygun koşulları yaratacağız.12

Gerçekten Bilimler Akademisi de, Yazarlar Birliği de zor şartlarda ileri görüşlü bir siyasetin sonucu olarak devletin desteği ile yaşatıldı, yoluna devam etti.

Sovyet döneminde klasiklerin yıldönümlerinin devlet düzeyinde kutlanmasına büyük önem veren Ulu Önder Haydar Aliyev sosyal-ekonomik zorluklara rağmen, Muhammed Fuzulî’nin 500. yıldönümünün kutlanmasına karar vermiştir. 1996 yılında büyük tören ile, uluslararası düzeyde kutlanan yıldönümü, millî edebiyatın büyük törenine dönüşmüştür.. Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi’nin 2015 yılında yapılan 70. yıldönümünde bu olgunluklar minnettarlıkla hatırlanılmıştır:

“Ulu önder Haydar Aliyev’in bağımsız Azerbaycan’a yönetimi, kendimize ve geleceğimize güven hissini geri getirerek, halkımızın tarihî hafızasında millî ideallere fedakârca hizmet örneği olarak kalacaktır. İki olguyu not etmek yeterlidir. Biz ekonomimizin en zor döneminde UNESCO çerçevesinde dahi Muhammed Fuzulî’nin 500. yıldönümünü ve muhteşem Azerbaycan destanı “Kitab-ı Dede Korkut” un 1300. yılını büyük bir tören ile kutladık. Tüm bunlar aslında Haydar Aliyev’in Azerbaycancılık mefkûresine hizmet ederek, halkımıza onun millî-manevî mirasının iade edilmesi yolunda çok önemli adımlar oldu”.13

Türk dünyasının muhteşem bir abidesi olan “Kitab-ı Dede Korkut” destanlarının 1300. yıldönümünün Bakü’de, Drezden’de ve UNESCO’da kutlanması, 1997-2000 yılları arasında bu muhteşem anıt eserin isminin Azerbaycan ile anılmasına hizmet etmiştir. Yıldönümü günlerinde sırf Haydar Aliyev’in nüfuzu sayesinde “Kitab-ı Dede Korkut”un Drezdend’de bulunan elyazmasının faksimile nüshası Azerbaycan’a hediye edilmiştir.

Yirminci yüzyılın edebî eleştirmenlerinden Calil Mammadguluzade, Hüseyin Cavid, Samed Vurgun, Süleyman Rustam, Rasul Rza, İlyas Afandiyev ve başkaları gibi XX. asr edebiyatının önemli simalarının yıldönümlerinin törenlerle kutlanması, halkın ilgisini edebiyata geri döndürmede büyük rol oynamıştır.

Görkemli devlet adamı Haydar Aliyev’in klasiklerle beraber, dönemin yazarlarına ilgisi, Bahtiyar Vahabzade, Halil Rıza Ulutürk gibi canlı klasiklere hasta ziyaretlerinde bulunması, Mehmet Araz, Mirvarid Dilbazi, Anar, Elçin, Yusuf Səmədoğlu, Maksud İbrahimbeyov ve başka yazarları tebriki, doğum günlerine katılımı, halk yazarı fahri adı, “İstiklal” ve “Şöhret” ordenleri ile ödüllendirmesi de edebiyatın gelişmesine gösterilen hassasiyetin açıkça örneğidir. Millî liderin 1997 yılının Ekim ayında yapılan Azerbaycan Yazarlar Birliği X. Kurultayı’na bizzat katılımı, kurultaydan önce Cumhurbaşkanlığı konağında yazarların temsilcileri ile, ayrıca edebî gençlikle samimi görüşlerini paylaşması, edebî kamuoyunda son derece büyük ruh yüksekliğine neden olmuştur.

 

Sovyet döneminde Cumhuriyete başkanlık ettiği yıllarda yazarların tüm kongrelerinde yer almış millî lider, bağımsızlık aşamasında ilk defa yazarların âli tedbirine gelmekle, edebiyatın gelişmesine özel önem verdiğini vurgulamış, aynı zamanda, yazar ve şairlerin Azerbaycan Yazarlar Birliği etrafında toplanmasını desteklemiştir. Kongredeki konuşmasında Haydar Aliyev şöyle demiştir:

Yazarlar Kongresi’nin çalışmaya başlaması ve bu salona çok sayıda temsilcilerin toplanması, Azerbaycan edebiyatının sorunlarının, aynı zamanda, Cumhuriyetimizin hayatının bazı alanlarının müzakere edilmesi, toplumumuzun yaşamında önemli bir olaydır. Ben çok memnunum ve mutluyum ki, ilk kez Azerbaycan yazarlarının kongresinde 27 yıl önce konuşma yapmıştım, o kongrenin katılımcısı oldum ve ondan sonraki kongrelere de daima katıldım, yazarlarımızla, şairlerimizle, kültür adamları ile bir arada oldum, bugün de sizinle bir aradayım.14

Gerçekten de, kongreden sonra, Azerbaycanlı yazarların, Yazarlar Birliği çevresinde daha da yakınlaştıkları görülmüş ve edebî süreçte bir canlanma hissedilmiştir. Edebiyata devlet ilgisi geri getirilmiştir. Tüm zorluklara rağmen Yazarlar Birliği’nin faaliyetleri genişlemiş, edebî yayınları – “Edebiyat Gazetesi”, “Azerbaycan”, “Yıldız”, “Gobustan”, rusça “Literaturnıy Azerbaydjana” dergileri devlet desteği ile süreli olarak yayımlanmaya başlamıştır. Yaşlı ve genç yazarlara Cumhurbaşkanı bursu verilmiştir.

Büyük lider Haydar Aliyev’in kongrede derin ve kapsamlı konuşması, bağımsızlık edebiyatının yöneliminin ve ideoloji kavramının tanımlanmasının temeli olmuştur. Haydar Aliyev’in konuşmasında net bir şekilde görülmüştür ki, Sovyet zamanının tam aksine, bağımsızlık yıllarında devlet edebiyatın işine karışmayacak, yazarların hangi konularda, hangi yaratıcı yöntem ile yazması gerektiği konusunu onların özgür tercihlerine bırakacaktır. Fakat aynı zamanda, edebiyat, halkın ve toplumun karşılaştığı sorunları doğru bir şekilde tanımlamalıdır. Haydar Aliyev yazarları, şairleri, oyun yazarlarını eserlerinde bağımsız Azerbaycan’ın sorunlarına, özellikle Karabağ sorununun çözümü konularına özel önem vermeye çağırmıştır. Aslında, bu tezler, bağımsızlık edebiyatının temel yönünü göstererek, Azerbaycan ideolojisine öncelik vermiştir. Diğer yandan ise edebî-toplumsal ortamda demokrasi ve yaratıcılık serbestliği ilkelerinin rehber tutulması sayesinde, bağımsızlık mefkûresi kaynaklı edebiyatın formülünün ileri sürülmesine yönelik görevler gerçekleştirilmiştir. Gerçekten bütünüyle 1990’lar boyunca ve genellikle de bağımsızlık döneminde edebiyatın baş konusunu – Ulu Önderin ileri görüşlülükle tanımladığı gibi – Azerbaycancılık kaygıları ve Karabağ Savaşı konusu oluşturmuştur. Aynı zamanda, çağdaş dünya sorunlarının yansıması ve millî edebiyatın dünya edebî sürecine katılımı sayesinde edebiyatımızın sanatsal-estetik yönden zenginliği sağlanmıştır.

***

Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, ulusal edebiyatımızın gelişiminde önemli bir tarihî olay ve özel bir edebiyat aşamasıdır. Bilindiği üzere, bağımsız devletçilik fikirleri Azerbaycan edebiyatında yirminci yüzyılın başlarından itibaren oluşmağa başlamıştır. “Molla Nasreddin”ciler ve Cumhuriyetçi yazarlar Azerbaycan edebiyatında devlet bağımsızlığı fikirlerinin sağlam temellerini oluşturmuşlar. Büyük demokrat yazar Celil Memmedkuluzâde`nin 1917’de yazdığı “Cumhuriyet” makalesi, Azerbaycan’da bağımsız yasal devletin yaratılmasının tüzüğü olarak kabul edilebilir. Celil Memmedkuluzâde siyasi fırtınalar döneminin değişim sürecinde devlet bağımsızlığı için savaşırken demokratik bir toplum inşa etmeye odaklanmak için “Cumhuriyet meselesini” dikkat merkezine alarak yazıyordu: “Cumhuriyet, yani Latince “Respublika” öyle bir devlet yönetimine denir ki, orada memleketin yönetimi halkın sorumluluğu ve yetkisi altındadır… Ülke belirli yasalarla yönetilir. O yasaları yazan ve onaylayan milletin mebusları yani vekilleridir. Devlet başkanına “Prezident” (Cumhurbaşkanı) denir. Cumhurbaşkanı ya halkın kendisi ya da parlamento, yani milletvekilleri tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı, devleti yönetmek için kendisine yardımcı olacak bakanlar tayin eder.

Cumhuriyet Kurulunun seçilmesi için dört önemli koşul vardır. Bu koşullardan ilki geneldir, yani toplumda yaşayan tüm nüfusun seçimlere katılması gerekir. İkincisi, seçimin adil olmasıdır, yani oyların eşitliği… Üçüncü koşul, seçimlerin düpedüzgünlüğüdür… Cumhuriyet Kurulunun bir zîneti de vardır ki, o da tamamen özgürlüktür: itikat özgürlüğü, … toplanma özgürlüğü, birleşmek özgürlüğü, yayınlama, konuşma, siyasi partiler kurma özgürlüğü”.15

Azerbaycan halkının millî lideri Haydar Aliyev, 1994`de Celil Memmedkuluzâde`nin doğumunun 125. yıldönümü vesilesiyle sunduğu bildiride, “Cumhuriyet” makalesinin büyük öneminden bahsederek demiştir: “Onun (Celil Memmedkuluzâde`nin – İ.H.) yazılarında Cumhuriyet kavramı bugün bizim kuracağımız demokratik, yasal devlet ilkeleri ile bağdaşıyor. Ben onu (“Cumhuriyet” makalesini – İ.H.) okurken düşünüyorum ki, bunlar bugün mü yazılmış? Hayır, bunları Celil Memmedkuluzâde o zamanlar yazmıştır… Bunların hepsini biz yüksek değerlendiriyoruz. İşte, bu yüzden Celil Memmedkuluzâde daim bizimledir”.16

Celil Memmedkuluzâde`nin “Cumhuriyet” makalesi bağımsız, yasal-demokratik devletin anayasası adlandırılabilir.

Yirminci yüzyılın başlarında, büyük demokrat-yazar Celil Memmedkuluzâde`nin Azerbaycancılık ideolojisine ve bağımsızlık mücadelesine hasredilmiş eserleri ve Molla Nasreddin`cilik harekatı – Azerbaycancı millî-manevi birlik ve bağımsız devlet ideolojisini kendisinde birleştiren çağrıları yeni tarihsel koşullarda edebiyatı yeniden düşündürmeğe başlamıştır.

Kuşkusuz, Sovyet döneminde edebiyatta canlandırılan vatansever fikirlerin derin mahiyetindeki bağımsızlık düşüncesi de yaratıcı bir şekilde ele alınmıştır. Özellikle, yirminci yüzyılın yetmişli ve seksenli yıllarının başlarında, Azerbaycan’da devlet düzeyinde desteklenen ve başarıyla uygulanan millî fikirlerin Azerbaycan edebiyatı ve kamuoyundaki büyük yankıları ve halkı gelecekteki devlet bağımsızlığına hazırlamakta büyük önem taşıyan edebiyatın enerjisi modern edebî süreci yönetmek için daha da canlandırılmıştır.

Devlet bağımsızlığı arefesinde, özellikle Dağlık Karabağ sorununun ortaya çıktığı 1988-1990 yıllarında, Azerbaycan edebiyatının ülkenin toprak bütünlüğü ve halkın millî özgürlüğü uğrunda mücadelesi, bu ruhta yaratılan eserler çökmekte olan Sovyet imparatorluğuna ağır darbe vurmuş, devlet bağımsızlığının kaçınılmazlığını ortaya koymuştur.

Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti`nin 18 Ekim 1991 tarihinde imzaladığı “Azerbaycan’ın Devlet Bağımsızlığı Hakkında” Anayasa Aktı – Bağımsızlık Bildirgesi, toplum hayatında ve edebiyatta tüm cephe boyu ulusal, özgür ve demokratik düşüncenin gelişmesine başladı. Bu, aynı zamanda ulusal-demokratik bir ideolojiye dayanan yeni bir edebiyatın ve kamuoyunun deklarasyonu demekti.

Edebiyatta bağımsız devletçilik arayışları yirminci yüzyılın seksenlerinden başlasa da, bu süreç 1991`de ülkede devlet bağımsızlığı resmen ilan olunduktan sonra daha da genişlemiştir. Doksanlarda, Azerbaycan edebiyatında bir yandan bağımsızlık teması devam etmiş ve geliştirilmiş, diğer yandan toplumdaki sosyal krizden doğan heyecan ve umutsuzluk literatüre yansımıştır. Bağımsızlık mücadelesinin mevcut gerçekleri ve devlet bağımsızlığının kazanılması Azerbaycan edebiyatına yeni konular getirmiştir. Azerbaycan edebiyatındaki geleneksel türlerin tonlaması değişmiş, millî ruh, vatandaşlık konumu, heyecan, çağırı, birlik, vatanseverlik duyguları kuvvetlenmiştir. Dağlık Karabaş, 20 Ocak, şehitlik ve millî istiklâl konusu Azerbaycan edebiyatının tarihî salnâmesine yeni motifler, farklı karakterler, etkili sayfalar ilave etmiştir. Bahtiyar Vahapzade`nin “Şehitler” poeması elegia değil, millî istiklâl marşının nidaları olarak seslenmiştir. Halil Rza Ulutürk’ün “Devam ediyor 37” şiirinde ulusal bağımsızlığına dayanan halkımızın hala ayakta olan Sovyet imparatorluğuna karşı cesaretli tutumu yansımıştır. Memmed Araz, Sabir Rüstemhanlı, Hidayet, Zelimhan Yakup, Gabil, Cabir Nevruz, Neriman Hasanzade, Huseyin Kurdoğlu, Balaş Azeroğlu, Söhrap Tahir, Rüstem Behrudi ve diğerlerinin şiirlerindeki imparatorluk mitini parçalayan düşünceler, cesaretli fikirler Azerbaycan edebiyatında bağımsız devletçilik ideolojisinin derinleşmesine ve güçlenmesine hizmet etmiştir. Halk şairi Memmed Araz`ın aşağıdaki şiiri, bu şiir örneklerinin anlamını ve hedeflerini tam olarak ifade eder:

 
Nə yatmısan, qoca vulkan, səninləyəm!
Ayağa dur, Azərbaycan, səninləyəm!
Səndən qeyri biz hamımız ölə billik…
Bu, Şəhriyar harayıdı,
Bu, Bəxtiyar harayıdı.
Hanı sənin tufan yıxan, gürşad boğan
Yurda oğul oğulların?!
Qara Çoban, Dəli Domrul oğulların!
Çək sinəmə, qayaları yamaq elə,
Bayrağını Xəzər boyda bayraq elə,
Enməzliyə qalxmış olan bayrağını!
Azərbaycan, Azərbaycan bayrağını!
Ayağa dur, Azərbaycan!17
 

Memmed Aslan`ın “Ağla, karanfil, ağla” şiiri 20 Ocak faciasının millî elegiası olarak yaranmıştır. Hidayet`in hazırlayıp yayınlattığı “Siyah Ocak” (“Qara Yanvar”), “Diderginler” kitablarında toplanmış eserler tamamen savaş ve göçgünlük konusunu anlatır.

Genel olarak, bağımsızlık literatürünü iki aşamaya ayırmak gerekir:

1) Sovyet edebî düşüncesinden bağımsızlık döneminde “geçiş edebiyatı” olarak nitelendirdiği 1990’lar;

2) XXI. yüzyıldan başlayarak bağımsızlık zemininde tam ifadesini bulan çağdaş dönem edebiyatı.

İşte Ulu Önder Haydar Aliyev’in devamlı dikkati ve çabaları sayesinde Azerbaycan edebiyatı da “geçiş dönemi”ni hızla geride bırakarak modern aşamaya girmiştir. Millî liderin iki yüzyılın kavşağında “üçüncü bin yılı karşılamak” hakkında “milenyum”u ve kültürle ilgili bir takım önemli belgeleri imzalaması, millî hayatta yeni mefkûrenin – kültür oluşturma döneminin – başladığını haber vermiştir. Mevcut koşullar altında Haydar Aliyev’in Azerbaycan toplumunun modernizasyonu, dünyaya entegrasyonu, ileri dünya standartlarının edinilmesi, iyi düşünülmüş edebî ve kültürel yapı programı ile ilgili görüş ve istekleri, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

***

Millî lider Haydar Aliyev’in edebiyata yönelik siyaseti, günümüzde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından sürekli desteklenerek yaratıcılıkla geliştirilmektedir. Azerbaycan yazarlarının XI. (2004) ve XII (2014). kongrelerinin, Yazarlar Birliği ve “Edebiyat Gazetesi”nin 80., “Azerbaycan” dergisinin 90. yıldönümlerinin, Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi Nizamî adına Edebiyat Enstitüsü 80. yaşının geniş çapta kutlanması, ülkede edebiyata verilen önemin gerçekliğine dair bariz birer göstergedir. Ediblere bağlanan Cumhurbaşkanı maaşı ve ödülleri, kalem ehlinin verimli yaratıcılığını olumlu etkilemiştir. Başkan serencâmı ile klasik mirasın 100 ciltlik büyük tirajla yayımlanması ve kütüphanelere dağıtımı, “Dünya edebiyatı kütüphanesi” serisinden 150 ciltlik dünya yazarlarının eserlerinin çevirisi ve basımı, modern okuyucular neslinin yetişmesinde esaslı rol oynamıştır. 16 Mayıs 2014 tarihli Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Bakanlar Kurulu yanında Çeviri Merkezi’nin oluşturulması, edebî eserlerin tercümesi, tanıtımı ve basılması işlerine büyük katkı sağlamıştır.

Halk yazarı Anar’ın “Unutulmaz Görüşler” kitabının Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından Haydar Aliyev ödülüne layık görülmesi (2011), Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi Edebiyat Enstitüsünün hazırladığı “Haydar Aliyev ve Azerbaycan Edebiyatı” kitabının (2010), yazar-publisist Elmira Axundova’nın 6 ciltlik “Haydar Aliyev: Kimlik ve Zaman” adlı romanının (2014) ve halk şairi Fikret Koca’nın on ciltlik eserlerinin (2016) Edebiyat alanındaki Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet ödülünü alması, edebiyata devlet desteğinin somut tezahürleri olmuştur.

4Prof. Dr. (Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi birinci Başkan Yardımcısı) Aktaran: Mehdi Genceli (Dr. Öğretim Üyesi. Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü)
5“Azerbaycan” qəzeti, 11 noyabr, 2015-ci il.
6İ. Həbibbəyli. Heydər Əliyevin dövlətçilik təlimi və müasir dövr. Naxçivan, “Əcəmi”, 2013, s. 24.
7Azərbaycan Respublikasının Prezidenti Heydər Əliyevin Azərbaycan yazıçılarının X qurultayında nitqi. Bax: Azərbaycan Yazıçılar Birliyi-75. Bakı, 2009, s. 107.
8Azərbaycan Respublikasının Prezidenti Heydər Əliyevin Azərbaycan yazıçılarının X qurultayında nitqi. Bax: Azərbaycan Yazıçılar Birliyi-75. Bakı, 2009, s. 108.
9Anar, Unudulmaz görüşlər, Bakı, “Təhsil”, 2011, s. 48-49.
10Heydər Əliyevin Xalq şairi Məmməd Arazın yaradıcılıq gecəsindən sonra ziyalılarla görüşdə 16 aprel 1995-ci il tarixli çıxışından // Heydər Əliyev, Müstəqilliyimiz əbədidir. Üçüncü kitab. Bakı, Azərnəşr, 1997, s. 363.
11Heydər Əliyev. Ədəbiyyatın böyük borcu və amalı. (tərtib edəni və ön sözün müəllifi V.Quliyev), Bakı, “Ozan”, 1999, s. 186-191.
12Heydər Əliyev. Ədəbiyyatın böyük borcu və amalı. (tertib edeni və ön sözün müəllifi V.Quliyev), Bakı, “Ozan”, 1999, s. 186-191.
13AMEA-nın 70 illik yubiley materialları. “Azərbaycan” qəzeti, 11 noyabr 2015-ci il.
14Bax: Azərbaycan Yazıçılar Birliyi-75, Bakı, 2009, s. 100.
15C.Məmmədquluzadə. Əsərləri. 4 cilddə, IV c. (tərtib edəni İ.Həbibbəyli) Bakı, Öndər, 2004, s.191-193.
16Heydər Əliyev. Ədəbiyyatın yüksək borcu və amalı. – Bakı, Ozan, 1999, s.246.
17M.Araz. Seçilmiş əsərləri. 2 cilddə, II c. – Bakı, Lider nəşriyyat, 2004, s.132.