Türk Dünyasında Milli Ruh ve Edebiyata Yansıması

Tekst
Loe katkendit
Märgi loetuks
Kuidas lugeda raamatut pärast ostmist
  • Lugemine ainult LitRes “Loe!”
Šrift:Väiksem АаSuurem Aa

Son dönemlerde Nizamî Gəncəvi adına Edebiyat Enstitüsü`nde belirlenen “Sanatkarın Bilimsel Pasaportu” serisi istikametinde hazırlanıp yayınlanan “Abdürrahim Bey Hakverdiyev”, “Samed Mensur”, “İmadeddin Nesimî”, “Ceyhun Hacıbəyli”, “Memmed Cefer Ceferov”, “Efzeleddin Hakani», “Hanımana Alibeyli”, “Cengiz Aytmatov”, “Alişir Nevai”, “Muhtar Auezov” kitabları Azerbaycan edebiyat tarihinin devlet bağımsızlığı ışığında yaratılan yeni bilimsel örneklerdir.

Azerbaycan edebiyatı tarihinin 2004`den başlanan yedi ciltlik neşrinin beşinci cildinin yayınlanması ve diğer ciltler üzerinde yapılan çalışmaların esasen tamamlanması edebiyat tarihindeki önemli başarılardandır. Buna ek olarak, devlet bağımsızlığı idealleri ve Azerbaycancılık kavramı temelinde akademisyen İsa Habibbeyli`nin başkanlığı ile yeniden işlenen on ciltlik “Azerbaycan Edebiyatı Tarihi” temel bir bilimsel araştırma çalışmasıdır. Artık birinci ve ikinci ciltleri yayınlanarak bilimsel topluluğa sunulan “Azerbaycan Edebiyatı Tarihi” önemli bir bilimsel olay olarak karşılanmıştır.

Azerbaycan edebiyatı tarihi, ulusal edebiyat biliminin özel bir dalı olmuş, halkımızın çok asırlık edebiyatını ve manevi zenginliklerini inceleyen bir bilim alanı olarak sürekli gelişmiştir. Azerbaycan edebiyat biliminde Hemid Araslı ve Feyzulla Gasimzade edebiyat tarihçiliği ekolleri yaratmışlar. Günümüzde Azerbaycan edebiyatı tarihçiliği tüm yönleriyle gelişen yeni bilimsel ekol olarak yoluna devam etmektedir.

Edebiyat teorisi alanında İsa Habibbeyli`nin, Tahire Memmed’in, Şirindil Alişanlı`nın, Korxmaz Kuliyev`in, Asif Hacılı`nın, Nizameddin Şemsizade`nin, Himalay Kasımov`un, Mehmet Aliyev’in, Rahim Aliyev’in, Rahile Geybullayeva’nın, Pervane İsayeva`nın, Memmedali Mustafayev`in, Rafik Yusufoğlu’nun, Cavanşir Yusuflu’nun, Hüseyin Haşimli’nin, Hikmət Mehdiyev`in, Maral Yakubova`nın, Elnare Karagözova`nın kitapları önemli araşdırmalardır.

Nizamî Gencevi adına Edebiyat Enstitüsü`nün Edebiyat Nazariyesi Bölümünün hazırlayarak yayınlattığı 2 ciltlik “Edebiyat Nazariyesi: İnkişaf Merheleleri ve Problemleri” (Edebiyat Kuramı: Gelişim Aşamaları ve Sorunları”) monografisi son yıllar Azerbaycan edebiyatşünaslık biliminin önemli başarılarından biri olarak görülmeyi hak ediyor.

Son yıllarda düzenlenen “Edebi akımlar: estetika ve şiirsellik” seminerleri edebi kuramın yeniden geliştirilmesine ivme kazandırır. Yirminci yüzyılda, Memmed Cefer Ceferov, Mikayil Refili, Mir Celal Paşayev, Cefer Handan, Yaşar Karayev, Arif Hacıyev ve diğerleri Azerbaycan’da edebiyat teorisi alanında değerli bilimsel çalışmalar yapmış, ders kitapları yazmışlar. Akademisyen Memmed Cefer Ceferov, Azerbaycan edebiyat biliminde edebiyat teorisi okulunun temelini atmıştır.

XXI yüzyılda, Nizamî Gencevi adına Edebiyat Enstitüsü`nde edebi akımlar, edebi türler ve şekiller üzerine yeni edebiyat teorisi ekolleri oluşturulmaktadır.

Muhacir edebiyat çalışmaları alanında Kemal Talıbzade’nin “Ahmet Ağaoğlu», Bekir Nebiyev’in “Bayrak İnmedi (Mehmet Emin Resulzade)”, Elçin’in “Azerbaycan Muhacirleri Hakkında”, Vilayet Kuliyev’in “Neyimiz Var, Neyimiz Yok», “Ahmet Ceferoğlu”, “Muhacirlik Hafızaları, Akide Arkadaşları”, Nizameddin Şemsizade’nin “Unutulmuşlar Hakkında Uvertür” gibi denemeleri; Bekir Nebiyev’in “Göçmen Şair”, Elçin’in “Mehmet Emin Resulzade”, Vilayet Kuliyev’in “Ağaoğlular”, Aziz Mirahmedov’un “Ahmet Bey Ağaoğlu”, Nikpur Cabbarlı’nın «Muhacirlik ve Klasik Edebî Mirası», «Azerbaycan Muhacirlik Nesri», Abid Tahirli’nin “Azerbaycan Muhaceret Basınında Publisistika”, “Ceyhun Hacıbeyli”, Azer Turan’ın “Ali Bey Hüseyinzade” monografi ve kitapları bağımsızlık dönemi edebiyat biliminin başarısı olarak görülmeye değerdir.

Nizamî adına Edebiyat Enstitüsü`nün tahsis ettiği “Azerbaycan muhaceret edebiyatı kütüphanesi” serisinin üç cildi: “Mehemmed Emin Resulzade”, “Ceyhun Hacıbeyli”, Selim Refik Refioğlu “Fuzulî” cildleri artık baskıdan çıkmış, birkaç cildi ise baskıya hazır duruma getirilmiştir.

Modern edebî süreç hakkında Vakıf Yusifli’nin, Tahran Alişanoğlu’nun, Rüstem Kemal’in, Himalay Kasımov’un, Cihangir Memmedli’nin, Vakıf Sultanlı’nın, Elnare Akimova’nın, Esat Cahangir’in, İrade Musayeva’nın, Besti Alibeyli’nin, Nergis Cabbarlı’nın, Aygün Bağırlı’nın, Günay Karayeva’nın, Meral Yaqubova’nın, Salide Şerifova’nın, Lale Hasanova’nın ve diğerlerinin eserlerinde esaslı araştırmalar ve analizler yapılmıştır. Azerbaycan edebî eleştirisinde Memmed Arif Dadaşzade ve Yaşar Karayev bilimsel ekoller kurmuşlar. Şuanda, her iki ekolün devamcıları Azerbaycan edebî eleştirisini geliştirir, edebî faaliyetin yönlendirilmesi, tanzimlenmesi işlevini başarılı şekilde hayata geçiriyorlar. Edebiyat Enstitüsü`nün “Edebî Eleştiri” şubesi ülkedeki edebiyat eleştirisinin ana bilim merkezi işlevini yapıyorlar. Edebiyat Enstitüsü`nün 2014 yılından başlayarak her yıl yapılan “Edebî Süreç” yaratıcılık müşavereleri, edebî eleştiri istikametinde yeni bilimsel nesil ortaya çıkarmıştır.

Edebî ilişkiler alanı da bağımsızlık yılları boyunca gelişmiştir. Güler Abdullabeyova, Bedirhan Ahmedov, Almaz Ulvi, Ramiz Asker, Tamara Şerifli, Elman Kuliyev, Aida Feyzullayeva, Nizami Tagizoy, Yaşar Kasımbeyli, Huraman Hümbetova, Mehman Hasanlı, Sadi Sadiyev, Lyudmila Samedova, Besire Azizaliyeva, Eşgane Babayeva ve diğerleri, edebiyatın karşılıklı ilişkileri üzerine önemli çalışmalar yapmışlardır.

Azerbaycan biliminde uzun yıllar sadece Batı ve Rus edebiyatı ile olan ilişkiler incelenmiştir. Bağımsızlık dönemindeyse, belirtilen istikametlerle birlikte Asya ve Afrika ile edebî ilişkiler de incelenmektedir. Klasik edebî ilişkiler biçimi, artık karşılaştırmalı edebiyat bilimi haline gelmiştir.

Halk yazarı ve ünlü edebiyat bilimcieleştirmen Elçin’in “Azerbaycan Edebî Eleştirisinin ve Edebî Sürecin Sorunları”, “Sosyalist Realizmi Bize Ne Kazandırdı”, “Aqoniya mı Evrim mi? XIX. Yüzyıl Azerbaycan Edebiyatına Bakış”, Moskova’da Rusça çıkmış hacimli “Arzu, Düşünce, Edebiyat” eleştirileri makaleler koleksiyonu vs. gibi eserleri millî-edebî mirasın ve çağdaş edebî sürecin yeniden değerlendirilmesi açısından önemli adımlar olmuştur.

Halk yazarı Anar’ın «Azerbaycan Edebiyatı, Sanatı ve Kültürü» 3 ciltte toplanan denemelerde ve makalelerde “Söz Yaddaşı” ve “Yaşamak Hakkı” kitaplarında edebiyatımızın ayrı-ayrı simalarının yaratıcılık portreleri canlandırılmıştır.

Son yıllarda Nizamî’nin adını taşıyan Edebiyat Enstitüsü’nün edebî sürece müdahalesi yoğunlaşmıştır. Enstitüde klasik dönem şubeleri ile birlikte, yeni kurulan “Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı”, “Azerbaycan-Asiya Edebi İlişkileri”, “Azerbaycan-Türkmenistan-Özbekistan Edebî İlişkileri”, “Edebî Eleştiri”, “Basın Tarihi ve Gazete Yazarlığı”, “Nizamîşünaslık”, “Erken Yeni Dönem Azerbaycan Edebiyatı”, “Çocuk Edebiyatı” şubeleri, “Fuzulîşünaslık ve Edebî Cereyanlar” sektörleri bilimsel araştırmaların edebiyatın tüm yönlerini ve taraflarını kapsamasını sağlamıştır. Enstitünün geleneksel yayınları – “Edebiyat Mecmuası” “Mukayeseli Edebiyatşünaslık” dergileri ile birlikte, yeni “Poetika.izm” dergisi faaliyete başlamış ve ilk sayıları ilgiyle karşılanmıştır.

Elbette, bağımsızlık yıllarında Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi diğer kurumlarında ve ülkemizin yüksek eğitim kurumlarında, ayrıca başkentte ve bölgelerdeki bilimsel merkezlerde de edebiyat bilimini zenginleştiren değerli araştırmalar yapılmış, dikkate değer yayınlar ortaya çıkmıştır. Gururla söylemek mümkündür ki, diğer bilim dallarında olduğu gibi, edebî çalışmalar alanında da, bağımsızlık döneminde ülke çapında büyük bir bilimsel potansiyel oluşmuştur.

Bağımsızlık döneminde Azerbaycan edebiyat biliminin genç gvardiyası oluşmuştur. Elnare Akimova, Besire Azizaliyeva, Lale Hasanova, Nergiz Cabbarlı, Meti Osmanoğlu, Aygün Bağırlı, Aynur Halilova, Eşgane Babayeva, Ramiz Kasımlı, Mehman Hasan, Hanım Zairova, Metanet Vahid, Günay Karayeva, Aygün Orucova, Meral Yakubova, Pervin Nuraliyeva, Aynure Mustafayeva, Elhan Yurdoğlu, Nergiz İsmayılova, Nermin Cahangirova, Turan Teymurov, İlhame Ağazade, Gülnar Kamberova, Fidan Abdürrahmanova, Gülnar Sema, Esmer Hüseynova ve diğerleri klasik bilimsel ekol geleneklerini yaratıcı bir şekilde sürdürüyor, modern edebiyatşünaslık fikri ile yazmaya ve yaratmaya devam ediyorlar.

Azerbaycan’ın bağımsızlık dönemi edebiyatından ve edebiyat bilimi çalışmalarından zengin bir kütüphane oluşturmak mümkündür. Hiç şüphesiz, oluşturulan bilimsel ve sanatsal eserler ayrı ayrı her yazarın veya onların temsil edildikleri bilim ve sanat kurumlarının, genel olarak ise edebiyatımızın ve edebiyat biliminin bağımsız devletimizin ihtişamlı yıldönümüne katkılarıdır. XX. yüzyılın sekseninci yıllarından itibaren oluşturulan bu zengin edebî-bilimsel miras nice kitapların konusu olacaktır. Azerbaycan halkının millî lideri Haydar Aliyev’in ölümsüz ilan ettiği ve hızla gelişen bağımsız devletimizin geniş imkânlarının ışığında, Azerbaycan edebiyatının asırlık tarihî gelişim yolundan, devamlı geleneklerinden, seçkin kurucularından ve aynı zamanda sistemli şekilde incelenmesine yeni başlanan bağımsızlık dönemindeki başarılarından bahseden cilt cilt kitaplar ortaya konulacaktır. Bu duyarlı ve onurlu dönemin büyük edebiyatını ve edebiyat biliminin başarılarını tüm yönleri ve yaratıcı güçleri ile birlikte tam inceleyip özetlemek, edebiyat hakkında bilimin önünde duran ana görevlerden birisidir.

Sonuç

Azerbaycan edebiyatının 30 yıllık bir dönemi, edebî-tarihî gerçeklere objektif yaklaşım ile temel olarak değerlendirme denemeleriyle izlenmekte, yorum ve analizi yapılmaktadır. Değerlendirmelerde Azerbaycan yazarlarının bağımsızlık döneminde üreten tüm nesillerinin eserlerine atıfta bulunulmakla beraber, konunun gerektirdiği gibi, bağımsızlığın getirdiği genç neslin yaratıcılığına biraz ağırlık verilmesine dikkat edilmiştir. En yeni dönem edebiyatının temel meşrulukları fikir-sanat, konu-sorun, stil-tarz değişimleri ile dönemin edebiyatının yazar ve şairler hakkında belli portre-denemeler yaratmak mümkündür. Elbette bu portreler, seçilen bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatını imza bolluğu ve zenginliği nedeniyle tam olarak kapsamamaktadır. Genel olarak bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatının ne kadar zengin ve renkli olduğu, kısa süre içinde nasıl büyük bir mesafe katettiği, artık yeni edebî yüzleri yetiştirdiği, farklı bir edebiyata dönüştüğü net bir şekilde görünmektedir. Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, çok asırlık Azerbaycan edebiyatının devamlı geleneklerine dayanarak, ülkemizde devlet bağımsızlığının kazanılması ışığında oluşup, gelişen yeni tipli büyük edebiyattır. Bu, Azerbaycan edebiyatının gelişiminde yeni tarihsel bir aşamadır.

 

Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, Azerbaycan halkının ulusal varlığının ve bağımsız devlet ideallerinin muhteşem bir edebiyatıdır.

Bu, Azerbaycan halkı için daha büyük bir geleceği müjdeleyen edebiyattır.

BÖLÜM III
KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ

KAZAK EDEBİYATINDA ÇEYREK ASIRLIK EDEBÎ TECRÜBE. MİLLÎ İMAJ VE EDEBİYATIN GELİŞİMİ
Janar Serkeşkızı TALASPAYEVA24
Nurgül Kayırbekkızı SMAGULOVA25

Son Çeyrek Asır: Kazakistan’da Tarih Yeniden Yazılıyor

Kazak toplumunda son çeyrek yüzyılda gerçekleşen değişimler, sosyal ve manevî hayatımızı yeniden yükseltmiştir. Sovyet dönemindeki siyasî hırsların ve sosyalist gerçekçiliğin çöküşüyle azat olan Kazak edebî dünyası ve söylemleri, başlangıçta engellerle karşılaşır. Diğer bir bakış açısıyla bu durum “Kazak edebiyatı durgun hâle geldi, modern dünyanın hızlı gelişimine yetişip onu aşamadı.” gibi düşüncelerin ortaya çıkmasına yol açar. Bununla birlikte, edebiyat yani söz söyleme sanatı hemen toparlanmış, zamanın akışına uyum sağlayarak cesur, bir o kadar da verimli bir arayış sürecine girmiştir. Edebî türler içinde savaşçı denilen nazım/şiir türü bir yana, yaratıcılık yansımaları kabul edilen, ortaya çıkması uzun süren nesir türü de hızla ilerlemiş; bağımsızlık çizgisinde kaleme alınan büyüklü küçüklü eserler yeni konuları ve küçük denemeleri de edebiyata sokmuştur.

Akademisyen S. Kirabayev’in, “Kazakistan’ın bağımsız, egemen bir ülke olması, bizim yeni tarihimizin başlangıcıdır. Bugün kendi topraklarımızda, tarihimizi çok milletli bir devletin parçası olarak değil, bağımsız bir devlet olarak araştırmamız, milletimizin uzun tarihî süreçte zafer ve yenilgilerini, ulaşabildiğimiz ve ulaşamadığımız dönemleri gün yüzüne çıkarmamız, bugünkü bağımsızlığa kavuşmamızın meşru yollarını göstermemiz gerekir. Bütün halkımız ve millî kültürümüzle birlikte yol alsa da birçok zıtlık ve çelişki dolu yollardan geçen edebiyat tarihimize de böylece yeni bir bakış açısıyla bakmak gerekir.” şeklindeki düşüncesi, büyük değişimler ve karşıtlıklarla dolu bu sürecin bize kendini hissettirmesiyle de değer kazanır. (Kıyrabayev, 2007: 10)

Son çeyrek yüzyıldan daha uzun bir süreçte yazılan nesir ve şiir türündeki eserlerde sanatsal örnekler oldukça karmaşıktır. Bu durum, sadece yazarların millî ölçekte ustalık arayışlarıyla sınırlandırılamaz, dünya edebiyatındaki sanatsal eğilim ve yöntemlerin Kazak topraklarında yeni bir çehre kazanarak uyumlu bir hâlde kabulünün sağlanabilmesi ile de fark edilebilir.

Şiir: Kazakistan Ve Akınlar

Kazaklar, âşık (akın) bir halktır. Bu özellik ona konar göçer bir milletin ruhu olarak anne sütü ile nüfuz etmiştir. Kazak halkı, bozkırın uçsuz bucaksızlığı kadar bağımsız, denizin derinlikleri kadar parlak ve engindir. Bu halk gökyüzüyle yarışan yüksekliği ile muhteşemliği her zaman arzulamış, özlemiş ve şiirlerine de dayanak etmiştir.

Bu halk, aptallık dolu politikaları görmesine, birçok eziyet ve şiddete maruz kalmasına, milletçe yok olma tehdidini hissetmesine, açlık yaşamasına ve ıstırap çekmesine rağmen bağımsız bir devlet olma ülküsünü her şeyden önde tutan yiğit ve güçlü bir halktır.

16 Aralık 1991’de ataların hayalleri gerçekleştirildi, Alaş aslanlarının rüyaları gerçeğe dönüştürüldü, yeni nesillerin baht yıldızı parladı ve ülke egemenliğine kavuştu. Özgürlüğün aydınlık seheriyle birlikte yüreği saran sevinç şiire dönüşüverdi, kâğıt yüzüne düştü ve yürekteki kaygılara teselli oldu. Birkaç yüzyıl boyunca millî şiirin kaynağına dönüşen bağımsızlık fikri şimdi annenin çocuğuna can veren göbek bağı gibi millî şiirin geleceğine dönüştü. Millî şiir geleceğe doğru kanat açtı, özgür oldu; bütün ihtişamıyla parladı. Kazak halkının kökünü geçmişinden alan şiirleri, bir yürekten çıktı, başka yüreklere ulaştı.

Bir Ülkü Olarak Bağımsızlık: Biz Türkleriz

Kazak Sovyet şiirindeki “özgürlük”, “bağımsızlık” gibi kavramlar millî kimliği tam olarak ifade etmez. Çünkü insanlara sadece sosyal özgürlük verilmiştir. Hâlbuki millî özgürlük, ülkenin bağımsızlığı ve egemenliği gibi kavramlar, özü ve anlamı derinlere kök salmış asil birer ülküdür. Asırlardır sürüp gelen sözlü edebiyattaki hoş rüyalar, eski devrin edebiyatı ile destanî şiirlerdeki hayaller sanki yeniden keşfediliyor gibidir.

70 yıl süren Sovyetlerin kızıl diktatörlüğü, sonuçta totalitarizm tuzağına düştü, millî çıkarların yok olmasına yol açtı. Bu nedenle bağımsızlık yıllarının lirik kahramanı “özgürüm” ve “bağımsızım” derken yüzünü başka bir yöne döner. Kazak şiirinin güçlü şairlerinden Temirhan Medetbek “Tävelsizbin/Bağımsızım” şiirinde bütün millet adına konuşur.

 
Tävelsizbin!
Tävelsizbin men bügin.
Keldi mine azattığım, teñdigim.
Bostandıqta baylığım men endigim.
Şeşil endi, şemen bolğan şerli ünim!
 
 
Bağımsızım!
Bağımsızım ben bugün.
Geldi işte özgürlüğüm, eşitliğim.
Bağımsızlıkta zenginliğim ile geleceğim
Haykır şimdi, kaygı dolu dertli sesim!
 

Şiirde millî birlik ve beraberlik fikri dikkat çeker. Lirik kahraman bütün Kazaklar adına haykırır gibi sert ve korkusuz konuşur. Geçmişte olduğu gibi halkı, biri fakir biri zengin diye ikiye bölüp kendini kendine düşman eden, siyasete kanıp sloganlara aldanan lirik kahramanın yerini, dünyevî ve mânevî dünyasını yücelten, göğsünü gururla kabartan ve milletin temsilcisi olan “akın”lar alır. “Akınlık”la ilgili “ben”, millî özelliklere sahip olur, eserlerinde bağımsızlık fikrini yansıtır. Mahambet ile Mağjan’ın şiirlerindeki “Ben” imgesi tekrar yankılanır. “Biz” olduğundan beri, kendine has millî gururu kalabalıklar arasında bir an bile hissedemeyen bozkır çocuğuna “Ben” imgesi kadar gerekli başka bir şey var mıdır? Şairin:

 
Qırqıldıq qoy qorğap bizder Mäskevdi,
Al Mäskevden qorğana biz almadıq
 
 
Kırıldık ya, korurken Moskova’yı,
Ama biz, Moskova’dan korunamadık
 

mısraları pişmanlık ve kırgınlıklarla doludur. O, “Moskova” imajıyla toplumun 70 yıllık tarihini ortaya seriverir. Millî dil, gönül ve din meselesini ayaklar altına alan, değerlere itibar kaybettiren Sovyet devri siyaseti, ek olarak 1986 yılındaki Jeltoksan olayları döneminde yaşanan kötülükler, bu bir iki noktayı işaret eder. “Biz canımızı verip onu koruduk, fakat kendimiz ondan korunamadık.” En acısı, teessüf edilecek olanı da budur.

Kazak halkının asırlardır yürüdüğü yol, çektiği zorluk ve eziyetler yanında bazen Yaratan’ın hediyesi olarak yaşanan sevinçler, onun tarihini oluşturur. Sovyet döneminde, milletimizin büyük şairi Kadır Mırza’nın terennüm ettiği gibi eski yolların izleri ve katmanları, ders kitaplarına “bıçak sırtı” gibi sığsa da hâlâ çok derinlerde duruyor. Halk, milletin tarihini kendine okutmama ve nesilleri ondan bezdirme siyasetini yaşamış olsa da kendi geçmişinden hiçbir zaman nefret etmez. Bu sebeple bağımsızlığın ilk yıllarında bile, Sovyet ideolojisinin terbiyesiyle yetişmiş olsa da millî terbiyeyle susuzluğunu kandıran “akın”lardan biri olan Ulıkbek Esdevlet “Kiyiz kitap/Keçe Kitap” külliyatındaki “Türkistan”, “Biz-Türiktermiz/Biz Türkleriz”, “Astanalar”, “Kazakistan”, “Qazaqıya/Kazakistan”, vs. gibi bazı şiirlerinde bağımsızlık kavramını tarihî olaylarla birlikte ele almıştır. Bu durum, tarihî dönemi yüreğinde yaşayıp Kazak halkının geçmişini bütün panoramasıyla yansıtmaya çalışan bugünkü birçok “akın”ımıza özgüdür. Ulıkbek Esdevlet’in “Kiyiz kitap/Keçe Kitap”ında “Şañırak” adlı bir grup şiir yer alır. Akın, bu şiirlerinde Ulıtav’dan başlayarak İdil, Yayık, Manğıstav, Aral, Türkistan, Torğay, Altay, Almatı, Astana şehirlerini ve bozkırlarını yedi asır boyunca mekân tutan milletin geçmişten bugüne devam edegelen tarihini canlandırır. “Biz Türkilermiz/ Biz Türkleriz” şiirindeki:

 
Biz-Türkilermiz....
Biz Türkilermiz!
Kök aspanday jarqıldap, kürkirermiz,
Kök aspannıñ bultınday silkinermiz,
Kök böriden tuvğanımız ras bolsa,
Kök täñiriden quvat ap, bir tülermiz,
 
 
Biz, Türkleriz…
Biz Türkleriz!
Gökyüzü gibi parlar da kükreriz,
Gökyüzünün bulutu gibi silkiniriz,
Bozkurtttan doğduğumuz doğruysa,
Gök Tanrıdan kuvvet alıp yeniden diriliriz,
 

şeklindeki cüretkâr mısraları, gerçek özgürlük fikrinin ve millî ruhun söze aksedişidir. Akın, “Kök aspan/Gökyüzü”, “Kök böri/Bozkurt”, “Kök Teñri/Gök Tanrı” gibi bütün Türk milleti için kutsal olan üç kavramı ana fikir olarak ele alıp Türk dayanışmasını da dile getirir. Ayrıca millî bilgi dağarcığımızdaki “kündey kürkirev/gök gibi kükremek”, “bulttay silkinüv/bulut gibi silkinmek”, “quvat aluv/kuvvet almak”, “tülev/yeniden dirilmek” sözleriyle millî karakter özelliklerimiz de gözler önüne serilir. Akın/âşık ustalığının ana özelliklerinden birinin sözü dillendirmek, düşünceyi imajlarla verebilmek olduğunu göz önünde bulundurarak şiiri değerlendirdiğimizde, âşığın amacına ulaştığını görürüz. Başka mısralarda ise âşığın halkın katline uğradığı, yüreğinin yaralanıp zulmün kurbanı olduğu anlara da rastlanır. Fakat milletin cesareti ve yüce ruhu, mısralarda daima kendini gösterir:

 
Kevdemizdi biylegen asqaq arman,
Tarıyhımız dastan bop, tasta qalğan,
Tirsegimiz tilingen kezderde de
Jan jürekti jerim joq jasqa malğan.
Jutıp qoyğan ğasırlar öktem ünin,
Ayğa qarap ulığan kök börimin.
Atqa minsem ketemin aruvaqtanıp,
Arasında jelik bar et-teriniñ
Atqa minsem ketemin aybattanıp,
Qılış körsem ketemin qayrattanıp.
Ğasırlardıñ betine qalqıp şıqqan,
Bizdiñ halıq- bu da bir qaymaq halıq!
 
 
Gövdemizi yöneten yüce ülkülerle,
Tarihimiz destan olup taşa kazınmış,
Çok korktuğumuz zamanlarda bile,
Cesur yürekli yer yok gençlere adanan,
Yutuvermiş asırlar güçlü sesini,
Aya bakıp uluyan bir boz kurtum.
Ata binsem giderim ruhlara seslenip,
Arasında gayret var etle derinin
Ata binsem giderim gazaplanıp,
Kılıç görsem giderim gayretlenip.
Asırların üstüne kalkıp çıkan,
Bizim halk, bu da en güçlü halk!
 

Konargöçer halkın özelliği şudur: ata olan tutku ve bağlılık, at üstünde yaşamak, özgürlük, koşan at toynağının sesini işitmek, rüzgâr gibi ata binmek. Bütün bunlar, şiirdeki mısralardan açıkça hissedilmektedir. Akın/âşık “Ben”, bir anda savaş çığlıkları atarak akıcı bir dille seslenir:

 
Namısımday eşkimge taptatpağan,
Türkistanıñ kümbezi asqaqtağan.
Babalarım jatır ğoy bata berip,
Aruvaqtar amanatın aqtap bağam.
Kök täñirden köñilge nur tilermiz
Kök aspanday äli de kürkirermiz.
Kök börili kök bayraq kökke şıqsa,
Qay duşpannıñ aldında irkilermiz?
Biz-Türkilermiz!
Biz-Türkilermiz!!!
Biz-Türkilermiz!!!!
 
 
Namusunu kimseye çiğnetmeyen,
Türkistan’ın kubbesi gururludur.
Atalarım yatar ya dualar edip,
Ruhlar emanetine tertemiz bakayım.
Gök Tanrı’dan gönüle nur dileriz
Hâlâ da gökyüzü gibi kükreriz.
Bozkurtlu gök bayrak göklere çıksa,
Hangi düşman önünde duraksarız.
Biz, Türkleriz!
Biz, Türkleriz!
Biz, Türkleriz!
 

Şiirin başı ve sonu aynıdır; akın/âşık bu sanatsal yaklaşımıyla yüce Türk ülküsünü dile getririr. Başımızdan ne geçerse geçsin, hangi siyasî değişiklik ve yapının içinde yaşarsak yaşayalım, “Biz, Türkleriz!”, “Böyle yaşadık, böyle kurtulur, böyle yaşarız” anlamına gelen derin felsefî fikirler şiirde bütün açıklığıyla hissedilir.

 

Şairin “Türkistan Marşı” şiirinde sözle dile getirdiği ülküyü hayata geçirmenin, istek ve arzuların uygulanmasının zamanının geldiğini, “artık hiç kimseden korkmayız” tarzındaki ihtişamlı söyleyişleri hissettirir.

 
Türki halkı, tizeñdi jaz, türegel,
Tizerlegen tığıraqqa tireler,
Tübi türki tügendeler kez keldi,
Birlik bolsa- qorlıq bolmas, bile ber.
 
 
Atajurtıñ – Altayıñ tur arqañda,
Tize qosıp, bas biriktir, tart alğa,
Birigiñder, birigiñder, Türkiler,
Ümit jüktep, senim artıp är tañğa.
 
 
Sät te keldi qanat sermep silkiner,
Kün de tuvdı kök aspanday kürkirer,
Qay qaşanğı köz jasımız sirkirer,
Birigiñder, birigiñder, Türkiler!
 
 
Türk halkı, kaldır dizlerini, ayağa kalk,
Dizlediği yerden doğrulan zorluğa da direnir,
Aslı Türk olanın dirileceği an geldi,
Birlik olsa, horluk olmaz, biliver.
 
 
Ata yurdun – Altay’ın var arkanda,
Birlikte, birleşiver, atıl öne,
Toplanın hep, birleşin siz, ey Türkler,
Ümitlenip inanarak, atan her tana.
 
 
Vakti geldi kanat açıp silkinmenin,
Güneş de doğdu, gökyüzü gibi kükrer,
Ne zaman, hangi gözyaşımız çiseler,
Toplanın siz, birleşin hep, ey Türkler!
 

“Kök aspanday äli de kürkirermiz/Gökyüzü gibi hâlâ kükrüyoruz” şeklindeki söyleyiş, bugün “Kün de tuvdı kök aspanday kürkirer/Güneş de doğdu gökyüzü gibi kükrer” ifadelerine doğru yönelmiştir. Bu sözler, bağımsız ülke akın/âşığının güçlü ve hür sözleridir, çünkü o milliyetçiliği dile geriren, “Alaş”ı ağzına baktıran halkın yiğidi olarak konuşur.

20. yüzyılın 20’li ve 30’lu yıllarındaki Kazak edebiyatının, “Alaş edebiyatı” dönemi dediğimiz ve bugünkü Kazak edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturan devrinin görkemli akını, Kazak destanî şiirinin peygamberi diye bilinen Mağjan Jumabayev’in şiir geleneği, bağımsızlık yılları Kazak şiirindeki vatandaşlık ruhuna büyük ölçüde etki etmiştir. Mağjan’ın destanî söyleyişleri, bir şiir görüşü olarak da Kazak şiirine yansımıştır. Mağjan Jumabayev’in şiirlerindeki ateşli ruh, diğer şairlerin şiirlerinde de görülmeye başlar. Kazak şiiri, Mağjan’ını aradı; şerefli ülke, şairini aradı; yeniden canlanan millî bilinç, yükselmenin temellerini tekrar kurdu ve yenilikleri keşfetti. Ulıkbek Esdevlet’in “Türkistan Marşı”, “Biz-Türkilermiz/Biz Türkleriz!” gibi şiirlerinin temel aldığı düşünce ve ülkünün, M. Jumabayev’in “Türkistan”, “Alıstağı Bavrıma”, “Tez baram” şiirlerinden beslenmesi, bu söylediklerimize delil teşkil eder. Bu etkilenme Kazak edebiyatında sanki bir kural hâline gelmiş gibidir. Çünkü Mağjan’ın kendi döneminde dile getirdiği bu fikirler yani Alaş fikri, milletin bilincinden hiçbir zaman silinmiş değildir. Bu fikirler yok olmamış, sadece tekrar ortaya çıkmak için uygun zamanı beklemiştir.

Şairin “Kazakistan” şiirinin ilk iki dörtlüğü M. Jumabayev’in “Men jastarğa senemin/ Ben Gençlere Güveniyorum” şiirine kelimesi kelimesine benzer. Fakat burada “benimki” şeklinde ifade edilen mülkiyet, yani “sahip olma” anlamı daha hâkim bir ifade taşır. Kazakistan’a “benim” diyerek sahip olmayı dile getiren söyleyiş, şairin iç dünyasında “vatan” kavramına yön verdiğini, vatan için beslenen duygulara samimi bir gönülle dikkat çektiğini gösterir. Şair, vatanını korur, üzerine titrer.

 
Arıstanday aybattım,
Jolbarıstay qayrattım,
Aspandağan bayraqtım,
Qanşa juldız jaynattıñ,
Qanşa bulbul sayrattıñ,
Qazaqstan, ardaqtım!
 
 
Tulparıñnıñ şabısın,
Dombırañnıñ qağısın,
Küñirentken tav işin,
Dariyanıñ ağısın
“Süyem!” desem – bäri şın,
Qazaqstan – namısım!
 
 
Ärbir tası- kiyelim,
Är uvığı – jüyelim,
Är kernegen jüregin,
Küy kernegen tiyegin,
Sarı altınnan süyegiñ
Qazaqstan – jır elim!
 
 
Şañırağıñ – şırağım,
Topırağıñ – tumarım,
Ğalamda joq sıñarıñ,
Ğajayıbım, jumağım,
Bası taza bulağım,
Basılmaytın qumarım,
Qazaqstan – qıranım!
 
 
Ayıñ tuvsın oñıñnan,
Küniñ tuvsın solıñnan,
Juldız jansın jolıñnan,
Basıña baq ornasın,
Qıdır bolsın joldasıñ,
Quday seni qoldasın,
Qazaqstan – köz jasım!…
 
 
Arslan gibi heybetlim,
Parslar gibi gayretlim,
Göklere çıkan bayraklım,
Ne kadar yıldız parlattın,
Ne kadar bülbül şakıttın,
Kazakistan, kıymetlim!
 
 
Hızlı atının koşuşunu,
Dombıranın çalınışını,
Feryat eden dağ içini,
Deryanın akışını,
“Aşkım!” desem, hepsi gerçek,
Kazakistan, namusum!
 
 
Her bir taşı, kutsalım,
Her otağı, sistemlim,
Her gerilen yüreğin,
Nağme çalan sazların,
Sarı altından kemiğin,
Kazakistan, destan ilim!
 
 
Ocağım, nur kandilim,
Toprağın, nazarlığım,
Alemde yok bir eşin,
Harikam, cennetim,
Yeni taze bulağım,
Hiç dinmeyen hevesim,
Kazakistan, kartalım!
 
 
Ayın doğsun, sağından,
Güneşin doğsun, solundan,
Yıldız yansın yolundan,
Başına baht yerleşsin,
Hızır olsun yoldaşın,
Hüda seni kollasın,
Kazakistan, göz yaşım!…
 

Şair Mağjan, gençlere yönelik şiirler söylerken Ulıkbek Esdevletov Kazakistan’a adanan şiirler söyler. Amaç aynıdır; ülkenin yarınları, ona olan inanç, dilek ve dua…

Temirhan Medetbek’in “Abılay Han”, “O, Mahambet, pirim-ay!/O, Muhammet, pirim hey!”, “Mağjan – jır/Mağjan, destan” şiirleri de altı Alaş kahramanının sembolü olarak kabul edilir.

Temirhan, edebiyattaki mübalağa sanatını şiirinde bir yöntem olarak kullansa da, “Şayqalıp tur ğoy, şayqalıp qazaqtıñ qalıñ ordası/Çalkalanıyor ya, sallanıp Kazak’ın kalabalık sarayı” diyerek bir anda hüzünlenir, mısralarında umutsuzluğu da yansıtır. Demek ki, mahzunlaşınca gamsız olamayacağını düşünüp ruhların “pir”ini çağırır. Mahambet, Mağjanların romantik geleneğindeki cesur, güçlü, ateşli şiirin ruhuna doğru yol alır.

Kendi şiirini “Mağjan jır” diye adlandıran Temirhan Medetbek, bilge millî şairlerden bir diğeridir. O, 20’li yıllarda tek taraflı siyasî darbeleri hedefleyen Mağjan Jumabayev’in şiirini “’dünyadan ümidini kesmek, tabut ile mezardan başka şey görmemek, sadece ölüm nağmesi işitmek’ tekdüzeliğinde yazılmış şiirlerdir” diye eleştirir.

Mağjan’ın “Korkıt” poemasında Korkut, bu yalan dünyadan kopuzu gibi inleyerek, feryat ederek göçüp gider. Bu yüzden bugün, Temirhan Medetbek “Mağjan – jırım muñaytadı qudaydı/Mağjan, şiirim bunaltır Tanrıyı” der. Fakat bu, Mağjan şiirinin Hak Teâla’yı bunaltan sadece bir yönüdür. Şair, bu söyleyişleri derinlemesine düşünür. Şair T. Medetbek, Mağjan’ın şiirinde karşıtlıkları içeren tekdüzeliğin sadece bir kanalda çarpıştığını şiirle şöyle ifade eder:

 
Qorqadı onıñ qayğısınıñ qası da!
Ärbir sözi aynaldı köz jasıma.
Alasurıp şarq urıp jür Mağjan – jır
Mañğıstavdıñ jay tüsirip tasına,
Kökşetavdıñ bult üyirip basına.
 
 
Korkar onun kaygısının düşmanı da!
Her bir sözü dönüştü gözyaşıma.
Derinlerden çırpınıyor Mağjan’ın şiiri.
Manğıstav’ın yıldırım düşürüp taşına,
Kökşetav’ın bulut toplayıp başına,
 

Şiirdeki şair imajının millî görünümü yüksektir. Şair Mağjan’ı “Men kelemin, men kelemin, men kelem, Künnen tuvğan, Günnen tuvğan payğambar/ Ben gelirim, ben gelirim, ben gelirim, Güneşten doğan, günden doğan Peygamber” diye peygamber ilan eden duygu, Kazak halkının kahramanlık tarihine dair övgülerden güç alır.

Bağımsızlık şiirinin konu ve temalarının diğer bir özelliği de ülke tarihinin tekrar yazılmasında görev almasıdır. Elbette bu durum tasvirler vasıtasıyla gerçekleşir.

Jaraskan Abdiraş’ın “Qulpıtas/Musalla Taşı” adlı eserinde, Bökeyhanov, Şäkerim Kudayberdiulı, Mağjan Jumabayev, Ahmet Baytursınov, Mirjakıp Duvlatov, Jüsipbek Aymavıtov, Mustafa Şokayulı gibi Alaş hareketi savunucularının her birine uzun şiirler ithaf edilir. Bunlara tür özellikleri açısından ‘felsefî şiir’ demek mümkündür. Çünkü Alaş, asil oğullarını birer karakter olarak tanıtma açısından ele alındığında edebiyat bilimiyle uyumlu bir çizgidedir. Kahramanların kaderi ve yaratıcılık samimiyeti şiir türüyle dile getirilir. Şair Mağjan hakkındaki kıtadan bir örnek:

 
Kevdeli küreskerdiñ tili ötpegen
Bir päle tavıp aldın jürek degen,
Bedeldi Bednıymen sırlaspadıñ,
Sırlastıñ janı küygen Blokpenen.
 
 
Güçlü savaşçının dili söylemez,
Bir bela bulup aldın yürek denen,
Ünlü Bednıy ile sır paylaşmadın,
Sır paylaştın kederlenen Blok ile.
 

Bu tek kıtadan hareketle ilmî bir makale yazmak mümkündür. “Bir bela buldun yürek denen” mısrası, Mağjan’ın “Jan Sözi” şiirini okumayan insanların anlayabileceği bir ifade değildir. Son iki mısra sosyalist realizm ile sembolizmden haberdar insanlar için bir şeyler ifade eder.

Bağımsızlığa kavuşulan ilk dönemlerde müjde istenmesi ve şiirlere atıfta bulunulması edebî kurallar içinde yer almıştır. Marfuğa Aythoca’nın “Añsav/Özlemek” adlı eseri:

 
Mümkün be Ata-tekti jasıruvım,
Kümistey tögil sen de
Aşıl ünim!
Öz erki,
Öz tağdırı
Öz qolında,
Men Tävelsiz Qazaqtıñ –
Aqınımın!-
 
 
Mümkün mü soyumu saklamam,
Gümüş gibi dökül sen de
Açıl ünüm!
Kendi erki,
Kendi takdiri
Kendi elinde,
Ben bağımsız Kazakların,
Şairiyim!
 

şiiriyle başlar.

24Prof. Dr. (Manaş Kozıbayev adındaki Kuzey Kazakistan Devlet Üniversitesi Ruhani Cangıruv Birimi Başkanı ve Filoloji Fakültesi Öğretim Üyesi)
25Prof. (Şokan Valihanov adındaki Kökşetav Devlet Üniversitesi Kazak Filolojisi Bölümü Öğretim Üyesi.) Aktaran: Prof. Dr. Nergis Biray (Pamukkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı)
Olete lõpetanud tasuta lõigu lugemise. Kas soovite edasi lugeda?